30 Mart 2015 Pazartesi

Bu hafta Nurzen Amuran'ın sorularını, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Korkmazcan yanıtladı... & Ahmet Davutoğlu’nun Başdanışmanı Etyen Mahçupyan "soykırım" dedi...

Bu hafta Nurzen Amuran'ın sorularını,
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Korkmazcan yanıtladı...
İŞTE O SÖYLEŞİ
AKP’nin uyguladığı gerilim politikaları bu kez parti içinde hakaret ve suç duyuruları içeren diyaloglara yol açtı. Siz bu çatışmaların perde arkasını nasıl yorumluyorsunuz?
AKP iktidarı merkezindeki saklanamaz hale gelen çatlaklar, Türkiye‘ye dayatılan projelerin topyekün çöküşüyle ilgilidir. Bu tartışmaların, AKP kadrolarının kişisel çekişmeleri olarak değerlendirilmesi yanıltıcıdır. Aslında bölgemizde ve Türkiye’de yaşananlar, 2000’li yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik olarak başlatılan saldırıların başarısızlık sınırına geldiğini göstermektedir. Türkiye de inşa edilmek istenen yeni manda rejimi bütün unsurlarıyla çöküş alametleri göstermektedir. Şimdi milletimize düşen bu rejimin bütün unsurlarını etkisiz kılacak iradeyi 7 Haziran’da var etmektir. Vatanda beklenen, ülkemizde, komşularımızda ve bölgemizde barış, huzur ve refahı sağlayacak bir milli iktidardır. Türk Milleti, milli, demokratik ve devrimci birikimiyle kendi egemenliğini yeniden sağlama gücüne sahiptir.
İNSALIK SUÇU İŞLENİYOR
Demokratik değerlerin AKP iktidarında içleri boşaltıldı veya yeni yorumlarla zorlamalarla farklı değerler benimsetilmeye çalışılıyor. Demokratik değerlerin korunmasında nasıl bir dayanışmaya gereksinim var?
AKP iktidarı süresince sadece demokratik değerlerin değil, değer kavramının da aşındırıldığına tanık olduk. Dini, ahlaki, kültürel ve sosyal her türlü kavram bu aşınma ve çürümeden payını aldı. Şimdi milletçe her türlü temel değerlerimizi yeniden inşa etmek zorunluluğuyla karşı karşıyayız. Bu zorunluluk geçmiş kuşaklara saygımızın, gelecek kuşaklara borcumuzun gereği olarak önümüzde durmaktadır.
AKP döneminde alınan her karar, insan onurunu yaralamak veya yok etmek adına yapıldı. Kumpas davaları en güzel örneği. Kimler sahip çıkacak, toplum önderlerinin bir bölümü şu anda birbirleriyle çatışma halindeler?
İnsan onuru, bütün insana ilişkin değerlerin özüdür. Onur zedeleyici her türlü uygulama insanlık suçudur. Zulmü uygulayanlar, destekleyenler ve seyirci kalanlar suç ortağıdır. İnsan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan rejimler, sadece o rejimin iktidarını değil, eşlik eden muhaliflerini de sorumlu duruma düşürür.
Hep dile getiriyoruz, demokrasinin güçlendirilmesi için, siyasi partiler ve seçim yasasında yapılacak düzenlemelere ihtiyaç var.Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Demokrasiyi güçlendirmek benim 1969 da başlayan parlamenterlik hayatımın en belirgin uğraşısı olmuştur. 1971’deki Partiler Arası Anayasa Komisyonu Başkanlığından itibaren Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanlığı’na kadar siyasi partileri, standardı yüksek bir demokrasinin hukuksal temelini gerçekleştirmeye yönlendirdim. Birçok anayasa ve yasa hükümleri, öncülük ettiğim tekliflerle gerçekleşti. 1998 de Partiler Arası Uyum Komisyonu Başkanı olarak imzaladığım ve dönemin liderlerinin de imzaladığı 17 kanun TBMM’den oybirliğiyle çıktığı halde siyasi partiler ve seçim yasalarında demokratikleşmeyi öngören teklif hala ele alınamamıştır.
6-7 EKİM'DE MASKELERİ DÜŞTÜ
Bugün kamplaşmanın ayrıştırmanın siyasi bir taktik olarak kullanılması, Türkiye’nin geleceği açısından büyük bir risk oluşturmuyor mu?
Elbette oluşturuyor. Siyasi çıkarlar için toplumu bir arada tutan herhangi bir değerin kullanılması ayrışmaya yol açar. Toplumu kamplaştırmaktan yarar uman bir iktidar anlayışı milli bütünlüğe suikasttır.
Hukuk Devleti unutturuldu, kanun devleti sürecine girildi. Bu tehlikeli gelişmede sorumluluk yalnız iktidar da bulunan partinin mi, onları seçen halkın mı yoksa çeşitli dönemlerde siyaset anlayışını yozlaştıranların mı?
Hepsinin sorumluluğu var. Hukuk devletinin zedelendiği yerde demokrasiden bahsedilemez, sonunun nereye varacağı belli olmayan adaletsiz bir toplumsal çürüme süreci başlar. İçinde yaşadığımız dönem böyle bir süreçtir. İktidar, muhalefet, medya, üniversiteler ve etkinliklerini teslimiyette bulanlar, krizin ortak sorumlularıdır.
Sade bir yurttaş olarak ben artık muhalefet partilerinin birbirlerini eleştirmeleri yerine, halka ne vaat ettiklerini, projelerini öğrenmek istiyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Vatan Partisi olarak aynen bunu yapmaya çalışıyoruz. Milletimize, bütünlüğümüzü her alanda sağlayacak ve üretim ekonomisiyle ekonomik egemenliğimizi kuracak milli programımızı sunuyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Güneydoğu’ya gittiniz. Halkın gündemi yandaş medyada, AKP ve HDP’de, denildiği şekliyle siyasi mi yoksa dile getirilmeyen ekonomik sorunlar mı?
Güney Doğu ve Doğu Anadolu’ya ”Vatan Partisi Kardeşlik Bürosu” etkinlikleri çerçevesinde gittim. Mardin, Şanlıurfa, Diyarbakır, Elazığ, Malatya, Erzincan ve Erzurum illeri ve bazı ilçelerinde konferans, açılış, kurum ziyaretleri, basın toplantıları ve Vatan’a katılım törenlerinde bulundum.
Görüştüğüm vatandaşlar en çok devlet ve güvenlik boşluğundan yakınmaktadır. Artık ekonomiden işsizliğe, üretimsizlikten yolsuzluğa, her sorunun, devletin iktidar tarafından bölgede etkisizleştirilmesinden kaynaklandığı bilinci doğmaktadır. 6-7 Ekim olaylarında maskesi düşen bölücü terörün cani yüzünü bölge halkı bir kere daha acı biçimde görmüştür. Yağmalanan, kundaklanan bina ve işyerlerinin hala onarılmamış yıkıntıları arasında, yarısı komşu ülkelerden sığınmış işsizler umutsuzca dolaşmaktadır.
AB PARLAMENTOSU VE ABD MECLİSİNDE KARARGAH KURDULAR
Sözde Ermeni soykırımı adıyla yürütülen etkinlikler yeniden gündemde. 24 Nisan Türkiye aleyhine lobi faaliyetleri yürüten örgütler için istismar günüdür. Bu konuda neler diyeceksiniz?
Taşnak ve Asala terör çetelerinin lobi görünümlü uzantıları, Avrupa Parlamentosu ve ABD Temsilciler Meclisi kulislerine yeniden karargah kurdular. Yüzüncü yıl yalanına dayalı terör faaliyetleri yapışkan bir yüzsüzlükle güncel tutulmaktadır.
Aslında bunların yabancı işgalcilerin maşası olarak, Müslüman komşularına karşı etnik temizliğe giriştikleri yıl 1914’tür. Türk ordusunu arkadan vurma, vatanlarına ihanet ve devletlerine isyanın sonucu olarak yaşanan trajedilerin yüzüncü yılı geride kalmıştır. Bugünkü yalan ve iftira kampanyalarının Taşnak, Asala ve PKK cinayetlerinden farkı yoktur. Aynı karanlık, küresel yönlendirme ve projelerin eseridirler.
Günümüzde emperyalist yalana destek olan yönetici ve parlamenterler, artık doğrudan etnik temizlik canilerine diplomat katillerine ve küresel teröre alet olmaktadırlar. Gerçekle hiçbir bağı kalmamış bir iddiayı desteklemek demokratik değerleri ve parlamenterlik onurunu hiçe saymaktır.
Peki şimdiye kadar Türkiye adına neler yapıldı?
Bu konuda 2005’ten beri uyarmadığımız parlamento kalmamıştır.
Bugün ABD’deki sözde soykırım imzacılarına hatırlatıyorum: ABD Başkanlık arşivlerindeki 18/04/2005 tarihli Türk Parlamenterler Birliği’nin George W. Bush’a mektubunu ve George W. Bush ‘un cevabi mektubunu okusunlar.
Cevabi mektupta neler yazıyordu?
Bu yazışmalarda ABD görüşü özetle şöyleydi: ‘’Ortak tarihleriyle ilgili olarak Ermeni ve Türk hükümetleri ile sivil toplum aktörlerinin akademik, sivil toplum ve diplomatik düzeydeki tartışmalarını destekliyoruz”. Aradan geçen on yılda Ermeniler tartışma masasına hiç yaklaşmadıkları gibi emperyalist yalanı destekleyecek hiçbir belge gösteremediler.
Aksine milletimize atılmak istenen iftiranın temelindeki emperyalist yalan tamamen açığa çıktı.
Yalanların kırılma noktası, AİHM’de görülen Perinçek- İsviçre Davasıyla ortaya çıktı, değil mi?
Evet. Bu en önemli gelişmede, AİHM Perinçek- İsviçre Davasında iddialar, hukuken çürütüldü. Avrupa Parlamentosu üyeleri şu aşamada yargıyı etkilemeye girişerek terör destekçiliğini, Avrupa değerleriyle savaşa dönüştürmüşlerdir. Bunun tarihi sorumluluğundan kurtulamayacaklardır. Türkler için milletimize yönelik iftira kampanyasına karşı durmak, vatan savunmasıyla eşdeğerdir.
Bundan sonra neler yapabiliriz?
Bundan sonra, bizim bütün kurum ve kuruluşlarımızla, bütün üniversite ve sivil örgütlerimizle muhataplarımıza gerçekleri anlatma kampanyasına hız vermemiz zorunludur.
Kampanyanın merkezine AİHM’ deki Perinçek- İsviçre Davası alınmalıdır.
Sözünü ettiğimiz bu aydınlatma kampanyası emperyalist güçlere maşa olan insanlık dışı terör şebekeleriyle, onlara destek olan insanlığın ve kendi halklarının düşmanını, işbirlikçilerini açığa çıkarmaktır.
Dış politikada saygınlığı artan, ”yeniden danışılır” ülke haline nasıl gelebiliriz?
Türkiye Atatürk’ün” Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine yeniden dört elle sarılmalıdır. Günümüz dünyasında dış politika sadece dışarıda uygulanan diplomatik siyaset değildir. Dış politika güvenliktir, huzurdur ve ekmektir. Atatürk‘ün barışçı, bağımsız, uluslararası hukuku esas alan ilkeleri uygulandığı sürece İngiltere’den Afganistan’a kadar iyi komşuluk ilişkileriyle kuşatılmıştı. Bugün 16 Adası işgal edilmiş, 5 komşu Büyükelçiliği kapatılmış, toprakları uluslararası terörist eğitimine açılmış, tarihte ilk defa sivil vatandaşları askeri saldırılarla kaybedilmiş sözde“sıfır sorun’’ diplomasisiyle karşı karşıyayız. Milli çıkarları ve hukuku ideolojik saplantılara feda eden dış yörüngelere takılı hiçbir uygulama ülkelere saygınlık getirmez. Verdiğiniz yanıtlar için teşekkürler. [Odatv.com]
Ahmet Davutoğlu’nun Başdanışmanı Etyen Mahçupyan "soykırım" dedi...
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Başdanışmanı Etyen Mahçupyan, İngiliz Parlamentosu’nun alt kanadı Avam Kamarası’nda ‘Ermeni soykırımıifadesini kullanıyorum. Ben bunun soykırım olduğunu düşünüyorum’ diye konuştu 
AHMET Davutoğlu’nun Başdanışmanı EtyenMahçupyan, “Ermeni soykırımı” dedi, PKK/PYD’nin sınırımızdaki varlığını savundu.Mahçupyan’ın İngiliz Parlamentosu’nda düzenlenen, “Türkiye’de AKP Dönemi” başlıklı toplantıdaki konuşmasını PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi dinledi. Mahçupyan, 1915 olaylarının “soykırım” olduğunu idda etti: “Kendimi Ermeniden çok Osmanlı hissediyorum. Milliyetçi değilim ama 1915 soykırımına konu geldiğinde, ‘Ermeni soykırımı’ ifadesini kullanıyorum. Ben bunun soykırım olduğunu düşünüyorum.”  
IŞİD’e ilişkin bir soru üzerine ise Mahçupyan, Türk hükümetinin IŞİD’i büyük bir tehdit olarak gördüğünü dile getirerek “Türkiye, sınırında DAEŞ’in olmasındansa, Kürt bir komşuyu tercih eder. Ancak tabii bu sadece Türkler ve Kürtler anlaşabilirse mümkün olur” dedi.  
‘ERDOĞAN ÇOK KANDIRILDI’ 
Bürokratların zaman zaman siyasetçileri doğru bilgilendirmediğini belirten Mahçupyan, şunları söyledi: “Tayyip Erdoğan, Başbakanken bazen bir konuyla ilgili bir şey yapılmadığını 3-4 ay sonra öğreniyordu. Örneğin HrantDink olayından biliyorum, Erdoğan birkaç defa kendi bürokratları tarafından aldatıldı.” 
Mahçupyan, konuşmasında yolsuzluk tartışmalarına da değindi: “Bunlarda gerçeklik payı olsaydı sonuçlarını görmemiz gerekirdi. Ancak AKP her seçimde, CHP ve MHP’nin oylarının toplamından daha fazla oy almıştır.” 
‘24 NİSAN YAKLAŞTIKÇA TAARRUZ ARTIYOR’ 
Başbakan Davutoğlu’nun Başdanışmanı Etyen Mahçupyan’ın “Ermeni soykırımı vardır” demesi ve PKK/PYD yapılanmasını savunmasına Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı emekli Korg. İsmail Hakkı Pekin tepki gösterdi. Pekin, Doğu Perinçek’in 28 Ocak’ta AİHM’de görülen davasını hatırlatarak “1915 olayları bir soykırım değil. Bu konu AİHM’in Perinçek kararında açık ve net olarak belirlenmişti” ifadelerini kullandı.  
HRANT’IN SÖZLERİNİ HATIRLATTI 
Pekin şunları söyledi: “Etyen Mahçupyan’ın soykırım demesiyle soykırım olmuyor. Uluslararası Adalet Divanı aldığı kararda ‘Her mahkeme soykırım vardır diyemez. Ya mahalli ya da uluslararası mahkemeler bu kararı verir’ diyor. Avrupa Adalet Divanı da ‘Parlamentoların verdiği kararlar tamamen siyasi kararlardır. Bunların hukukla alakası yoktur’ ifadelerini kullanıyor. Bunlara rağmen 24 Nisan yaklaştıkça Türkiye üzerine çok büyük bir taarruz var. Hükümet bunun soykırım olduğunu mu kabul ediyor?”  
[29 Mart 2015 Pazar 05:57_63 176 1 0_İstihbarat Servisi] 

27 Mart 2015 Cuma

ULUSLARARASI BURS VERENLER DERNEĞİ, BAĞIŞ YAPANLARA ONUR ÖDÜLÜ VERECEK

ULUSLARARASI BURS VERENLER DERNEĞİ, BAĞIŞ YAPANLARA ONUR ÖDÜLÜ VERECEK
Ulusal Haber Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya TÜMER'in Kurucuları arasında bulunduğu BURS-DER; Türkiye de yüksek öğretim gören Türk ve yabancı uyruklu öğrencilere karşılıksız burs veren Dernek, geçen yıl Ankara Valiliği tarafından Sivil Toplum Kuruluşları arasında "Üstün Hizmet ve Başarı Belgesi" ile ödüllendirilmişti.
İKTİSADİ İŞLETMESİ YOK
İktisadi İşletmesi olmayan Derneğin, geliri her ay üyelerin verdiği 20.-TL üye aidatlarıyla ile Burs fonu oluşuyor. Fonda biriken miktar Burs olarak üniversite öğrencilerine veriliyor.
İNDİRİMLİ KART PROJESİ
Derneğin  bu yılın başında Ankara ve Çorum’da uygulamaya koyduğu  indirimli yerler projesi ilgi görüyor. www.bursder.com web sayfasında yer alan Ankara  ve üyelerin çoğunlukta olduğu Çorum’da 200 den fazla sektörle (simit cafe, kırtasiye, restoran, otel, pastahane…gibi) indirim anlaşması yaparak, üniversite öğrencileri başta olmak üzere, Dernek üyeler ve Derneğe bağışta bulunan hayır severlere Dernek İNDİRİM KARTI vererek bu işletmelerin indiriminden faydalanmalarını sağlıyor.
EĞİTİME DESTEK, YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMAYI TEŞVİK
Dernek, eğitime destek vermeyi teşvik etmek amacıyla başlattığı, geleneksel ödül töreni Türkiye’ genelinde Derneğe 1000.-TL üstünde nakit veya karşılığında yardımda bulunan kişi ve kuruluşlara verilecek. Basın açıklamasıyla yapılacak onur ödül töreni, 2015 Nisan ayı sonunda kadar bağış yapacakları da kapsıyor.
Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi almak için;
E-Posta: ulubursder@gmail.com Tel: 0544 497 17 18 Web: www.bursder.com

26 Mart 2015 Perşembe

315 Galericinin katılımı ile oluşturulan Ankara Oto Galericileri Derneği (ANODER)’nin 1. Olağan Genel Kurul’u toplandı.

ANODER, Galerici esnafının hakkını aramaya hazır…
Toplam 315 Galerici'nin katılımı ile oluşturulan "Ankara Oto Galericileri Derneği (ANODER)"in Birinci Olağan Genel Kurul’u toplandı.
Toplantı’da Divan Heyeti Başkanlığını Kazım Soner İmal yürütürken, Üyeliklerine de Mustafa Macar ile İhsan Demir’ı seçildi.  
Genel Kurul’da ANODER Başkanı İlkay Kalkan Dernek Kuruluşu ile Amaç ve Faaliyetleri konusunda tüm üyelere bilgi verdi.
ANODER Başkanı Kalkan, Genel Kurulda yaptığı konuşmada bundan 1 ay önce yapılan istişare toplantısında oybirliği ile almış olunan karar gereği; 23 Şubat 2015 tarihinde ANODER-Ankara Oto Galericileri Derneği ünvanı ile yeni derneğin kurularak galericilerin yoğun ilgisi sonucu şu an 315 üyeye ulaştığını söyledi.
-ANODER çalışmaya hazır-
Derneğe ofis olarak; Kavacık subayevleri mahallesi 2 katlı müstakil bina tutulup tadilat ve yerleşme işlerinin tamamlanarak tabelanın asıldığı bilgisini veren Kalkan, seçilmeleri neticesinde alacakları profesyonel kadronun da desteği ile hızla çalışmalara başlayacaklarını söyledi.
Öncelikle Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Ankara Valisi ve İlçe Belediye Başkanları ile görüşüp sıkıntı ve talepleri noktasında bilgilendirme yapacaklarını ifade eden Kalkan, “Eğer hali hazırda bize sunacakları bir kamu arazisi mevcut değil ise özel mülk olan ve bizim ihtiyaçlarımıza hitap eden arazilerin araştırmasına gireceğiz, bulunan yerler ile ilgili yetkilileri bilgilendirip olurlarını alacağız.  Onların araziyi nasıl site haline dönüştüreceğimiz konusundaki önerilerine göre de gerek kooperatif gerekse de şirket kuruluş işlemlerine başlayacağız.” dedi.
-Galerici Esnafının sorunları-
Galerici Esnafının birçok sorunla baş etmek zorunda olduğunu ve ANODER’in tüm bu sorunların çözümü için çalışacağını ifade eden Kalkan, başlıca sorunları şöyle sıraladı:
“-Galericiliği herhangi bir vergi kaydı ve bir işyeri olmaksızın herkes yapabilmekte,
-Araç temininde sıkıntılar artmakta,
- KDV ile ilgili sorunlar esnafımızı zor durumda bırakmakta,
-İnternet satışları kayıt altına alınmadığından haksız rekabet oluşmakta,
-Tramer Kayıt Sorgulamaları (5664 mesaj hattı)  müşterileri tam olarak bilgilendiremediğinden işlerimize engel olmakta,
-İnternet aracı firmaları, maalesef bizi doğru dürüst temsil edip hakkımızı arayan bir sivil toplum örgütümüzün olmayışından cesaret bularak üyelik yenileme ücretlerini % 300 – 400 gibi keyfi artışlar yapmakta,
-Esnaf kitlesi olarak maalesef hala kamuoyunda güvenilirliğimiz tartışılmakta…”
Bu ve benzeri sorunların çözümü ile ilgili gerek il gerekse devlet yöneticileri ile gerekse de özel sektör temsilcileri ile görüşmeler yapılacağını belirten Kalkan, “Eğer birliğimiz-beraberliğimiz güçlü olur ise başta bu dükkan mevzumuz olmak üzere tüm sorunların üzerinden Allah’ın izni ve sizlerin destekleri ile geliriz” dedi.
-Tüzük Değişikliği-
Genel Kurulda, Tüzük değişikliği ile ilgili Yönetim Kurulu Asil ve Yedek Üye Sayılarının 7’şer Kişiden 9’ar Kişiye, Denetim Kurulu Asil ve Yedek Üye sayılarının da 3’er kişiden 5’er kişiye çıkarılmaları ile ilgili verilen önerge Genel kurulun oyuna sunuldu ve oybirliği ile kabul edildi.
Yapılan oylama neticesinde Derneğin Yönetim Kurulu şöyle belirlendi:
YÖNETİM KURULU  
1-    İLKAY KALKAN                      BAŞKAN
2-    MUSTAFA MACAR                 II. BAŞKAN
3-    KAZIM SONER İMAL             BAŞKAN YARDIMCISI
4-    HÜSEYİN SUAT KANSIZ       BAŞKAN YARDIMCISI
5-    SELİM ASLAN                         BAŞKAN YARDIMCISI
6-    BİLAL DEMİRKAYA              BAŞKAN YARDIMCISI
7-    MUSTAFA YILDIRIM             BAŞKAN YARDIMCISI
8-    İHSAN DEMİR                         SEKRETER
9-    MEHMET BAYRAK                SAYMAN

Genel Kurmay Başkanı Necdet Özel; "PKK'nın "meşrulaşma" tehlikesine değindi."

Genel Kurmay Başkanı Necdet Özel, DEAŞ terör örgütüyle savaşan PKK'nın Suriye kolu PYD hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Özel, PKK'nın "meşrulaşma" tehlikesine değindi.
Suriye'deki ortamın, PYD-PKK'nın terör örgütü kimliğinden ziyade IŞİD ile savaşan meşru bir güç olarak görülmesine yol açtığını söyleyen Genelkurmay Başkanı, sınır güvenliği için merkezi bir komutanlık kurulacağını da açıkladı. "İyimser öngörüde bulunmak güç" diyen Orgeneral Özel, bölgede Türkiye için savaş riskine işaret etti.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Türkiye'nin yakın coğrafyasındaki risk ve tehditlere ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Suriye'de ortaya çıkan terör örgütleri ve Türkiye'ye etkileri hakkında tespitlerini paylaşan Orgeneral Özel, Savunma ve Havacılık Dergisi'ne röportaj verdi.
Genelkurmay Başkanı bölgedeki savaş riskine dikkat çekerek, "Ekonomik çıkarlarda yaşanacak çatışmalar, kutuplaşmalar ve azalan kaynaklar için sürdürülen mücadeleler değerlendirildiğinde, bulunduğumuz coğrafyada konvansiyonel bir harbin yaşanma riskinin henüz ortadan kalkmadığını söylemek yanlış olmayacaktır." dedi.
"PKK FARKLI BİR ALGI OLUŞTURMAYA ÇALIYOR"
Genelkurmay Başkanı, "Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerindeki gelişmeler, iyimser öngörülerde bulunulmasını güçleştirmektedir" dedi: "Irak ve Suriye'de yaratılan ortam DEAŞ'ın giderek güçlenmesine, bütün dünyadan birçok Radikal savaşçının bölgeye akmasına ve PYD/PKK'nın terör örgütü kimliğinden ziyade DEAŞ ile savaşan meşru bir güç olarak bölgede görülmesine yol açmaktadır. Bölücü terör örgütü, Irak ve Suriye'de yaşanan gelişmeler doğrultusunda elde ettiği kazanımları artırmaya çalışırken aynı zamanda kendisini ve diğer ülkelerdeki uzantılarını masum göstererek farklı bir algı oluşturmaya çalışmaktadır."
Özel, kimi ülkelerin hem bilgi teknolojilerini hem de dünyanın tehdit olarak algıladığı güçleri kullandığını söyledi, bunları da "üstünlük sağlama yarışının karanlık yüzü" olarak niteledi.
BİR TABUR DAHA KURULACAK
Türkiye'nin sınır güvenliği için aldığı önlemleri de anlatan Özel, 2013 ve 2014 yıllarında kurulan iki hudut özel harekât komando taburuna bu yıl bir taburun daha ekleneceğini söyledi.
SINIR KARAKOLLARI BİRLEŞTİRİLECEK
Özel'in verdiği bilgilere göre, sınır birlikleri güçlendirilecek ve yasal yetkileri yeniden düzenlenecek. Orta vadede sınır sorumluluğu muharip tugaylardan devralınacak ve 317 sınır karakolu tek bir komutanlık altında birleştirilecek.
Not: Yetmez oraya bir kolordusu komondo unsuru olan yeni bir ordu kurmak lazım. 

25 Mart 2015 Çarşamba

Saatler 29 Mart 2015 günü (gece yarısından sonra) saat 03.oo da ileri alınacak?

Saatler 29 Mart 2015 günü saat 03.oo da ileri alınacak
Saatler ne zaman ileri alınacak?
Gün ışığından daha fazla faydalanmak için uygulanan yaz saati uygulamasının uygulamaya geçeceği tarih belli oldu.
Gün ışığından daha fazla faydalanmak için uygulanan yaz saati uygulamasının uygulamaya geçeceği tarih belli oldu. Yaz saati uygulamasının başlaması ile birlikte saatler 1 saat ileri alınacak ve gün ışığından daha fazla yararlanılacak.
Türkiye’de tüm yurtta saatler, 29 Mart Pazar günü saat 03.00′ten itibaren 1 saat ileri alınacak. Gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla yapılan uygulamaya ilişkin Bakanlar Kurulu kararı, 17 Mart’ta Resmi gazete’de yayımlanmıştı.
Buna göre, Buna göre, saatler 29 Mart Pazar günü 03.00′ten itibaren bir saat ileri, 25 Ekim Pazar günü 04.00′ten itibaren de bir saat geri alınacak.
Resmi gazete’de, Bakanlar Kurulu’nun 09.03.2015 tarihli söz konusu kararının, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 04.03.2015 tarihli ve 93 sayılı yazısı üzerine, 697 sayılı Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanunun 2′nci maddesine göre alındığı kaydedildi.
YAZ SAATİ UYGULAMASI NEDİR?
Yaz saati uygulaması (YSU) herhangi bir ülkede veya bölgede gün ışığından, sabahları daha az, öğleden sonra daha çok yararlanmak üzere, periyodik olarak, saatlerin belirli bir miktarda değiştirilmesidir. Genellikle, bu uygulama kapsamında saatler ilkbahar başlangıcında bir saat ileri, sonbaharda ise bir saat geri alınır. Çağdaş yaz saati uygulaması ilk defa 1895 yılında Yeni Zelandalı bir böcekbilimci olan George Vernon Hudson tarafından önerildi. O günden sonra birçok ülke bu uygulamayı benimseyerek kullanmaya başladı. Bununla birlikte, yaz saati uygulamaları ülkeler arasında farklılık gösterebilir.
Kaynak: CNNT

Kızıl Çin 3 Uygur'u idam etti...

Kızıl Çin 3 Uygur'u idam etti
2014 Mart’ında Çin'in güneyinde bulunan Yünnan eyaletinin başkenti Kunming'de bir tren istasyonunda gerçekleşen bıçaklı saldırıda 31 kişinin öldüğü saldırıdan sorumlu tutulan 3 Uygur Türkü’nün idam edildiği bildirildi. 
Kunming Orta Halk Mahkemesi, saldırıyı organize etmek ve kasten adam öldürmekten geçen ekim ayında Yünnan Yüksek Halk Savcılığı tarafından idamı onaylanan İskender Ehet, Turgun Tohtunyaz ve Hasan Muhammed'in ölüm cezasının infaz edildiğini açıkladı.
Eylül ayında Kunming Orta Halk Mahkemesi'nde görülen davada, 3 Uygur Türk'ü  idam cezasına çarptırılmış ve davanın diğer sanığı Patigül Tohti ise saldırı ve kasten adam öldürmek suçundan ömür boyu hapse mahkûm edilmişti.
Ülkenin güneyinde geçen yıl Mart ayında Yünnan eyaletinin Kunming şehrinde bıçaklı bir grubun tren istasyonuna saldırması sonucu 31 kişi ölmüş, 141 kişi yaralanmıştı. Çin makamları, olayı "terör saldırısı" olarak nitelemiş ve sorumluların yakalandığını açıklamıştı.
Çin’in Uygur bölgesinde meydana gelen olaylara dair tek bilgi kaynağı resmi kaynaklar. Bu kaynaklar da çoğu zaman haberleri resmi ağızdan ve taraflı olarak sunuyor.
Kaynak: AA

21 Mart 2015 Cumartesi

CHP; "Parti İçi Demokrasi, Ülke İçin İktidar Topluluğu ve Bileşenleri Grubu Açıklaması:

BASIN AÇIKLAMASI
Parti İçi Demokrasi, Ülke İçin İktidar Topluluğu ve Bileşenleri olarak, yaklaşan Genel Seçimler’de aday belirleme süreci için Ön Seçim yöntemini siyasal ve ahlaksal bir zorunluluk olarak görüyor ve savunuyoruz.
Başlangıçta yadırganan ve ön yargılarla karşılanan bu ilkemiz, üye tabanının ve örgütlerimizin geniş desteği ile Genel Merkezimiz’ce de kısmen benimsenerek uygulamaya konmuştur. Hatta başlangıçta karşı çıkanlar bile bu yöntemin partimizi diğer partilerden ayıran en önemli fark, demokratik bir standart olarak savunmaya ve övmeye başlamışlardır.
Ancak, bu önemli bir adım olmakla beraber yeterli değildir. Partimiz’de yıllarca ve defalarca Milletvekili olanlar, Parti olanakları ile siyaset yapabilen ve kendini rahatça tanıtabilen Parti Meclisi(PM) üyeleri, Partinin en üst kademesini oluşturan MYK üyeleri, Genel Başkan Yardımcıları’nın çoğu ve Genel Sekreter bile ön seçimden çekinerek merkez yoklaması ile yani kendi oyları ile kendilerini ön sıralara yazdırma kolaylığına ve ayıbına kaptırmışlardır.
Bu ayıplı durumdan kendini koruyup ön seçime katılan Genel Başkanımız, MYK ve PM nin bazı üyelerini kutluyor bu sebeple tüm MYK ve PM üyelerimize ve Milletvekillerimize örnek olmasını diliyoruz. Henüz vakit varken onları da aynı siyasal ahlak ilkesine uymaya ve bu büyük ayıptan kurtulmaya çağırıyoruz.
Ülke içinde AKP’nin hak ihlallerine ve gasplarına karşı çıkan Partimiz, kendi içinde bu kadar büyük hak ihlallerine ve siyasal gaspa izin vermemelidir.
Kontenjan hakkı parti içine dönük kullanılmamalıdır. Bilgi birikimi ve deneyimi ile Partimiz’e katkı koyacak, konusunun uzmanı kişiler ile yapılacak seçim ittifakları için kullanılmalıdır.
            Saygılarımızla...

CUMHURİYET HALK PARTİSİ
PARTİ İÇİ DEMOKRASİ,
ÜLKE İÇİN İKTİDAR GRUBU
ANKARA
20 MART 2015

19 Mart 2015 Perşembe

GÜNÜN HABERİ: Çanakkale zaferi çifte törenle kutlandı. Ahmet Şimşek Koleji’nde Çanakkale 18 Mart Şehitlerini Anma etkinliği ve Çanakkale Zaferi’nin 100. Şeref Yılı kapsamında çifte tören düzenlendi..

Çanakkale zaferi çifte törenle kutlandı.
Ahmet Şimşek Koleji’nde 18 Mart "Çanakkale Şehitlerini Anma" etkinliği ve "Çanakkale Zaferi’nin 100. Şeref Yılı" kapsamında çifte tören düzenlendi. 
Çanakkale etkinliğinin sabah bölümünde Anadolu Lisesi öğrencileri, öğleden sonraki bölümünde ise İlkokul ve Ortaokul öğrencileri sahne aldı. Törenlere veliler de katıldı.
 Programda duygulu anlar yaşandı.
Sunuculuğunu Ömer Kaan Sümer ve İlayda Sümer’in birlikte yaptığı sabah programında, Ahmet Şimşek Anadolu Lisesi Müdürü Bora Esin, Ahmet Şimşek Eğitim Kurumları Kurucusu Ahmet Şimşek, Okul velilerinden Mehmet Dalmış ve Gazeteci Zekeriya Tümer, günün anlam ve önemini anlatan birer konuşma yaptı. Konuşmaların ardından Şair ve Yazar Sunay Akın’ın Çanakkale’de hayatını kaybeden Türk ve Anzak askerleri için yazdığı “Kardeş Payı” isimli şiiri slayt gösterisi eşliğinde sunuldu. Daha sonra 9-M sınıfından Zeynep Dilan Altanhan sahneye çıkarak “Çanakkale Bizim” isimli yazısını okudu. Çanakkale Cephesi’nde savaşıp hayatlarını kaybeden 1315 doğumlu şehitler için söylenen türkü ve hikayesinin sunumunun ardından da 9-M sınıfı öğrencisi Mustafa Topçu sahneye çıkarak, Mehmet Akif Ersoy’un ölümsüz eseri “Çanakkale Şehitlerine” isimli şiiri okudu. Etkinliğin son bölümünde ise, Müzik Öğretmeni Umut Erkin Özlü yönetimindeki orkestra ve okul korosu Çanakkale türkülerini söyledi. Programda duygulu anlar yaşandı.
Öğrenciler ödüllendirildi.
Çanakkale 18 Mart Şehitlerini Anma etkinliği ve Çanakkale Zaferi’nin 100. Şeref Yılı kapsamında düzenlenen etkinliğin öğleden sonraki programında ise, Ahmet Şimşek İlkokulu ve Ortaokulu öğrencileri görev aldı. Sabah programında olduğu gibi Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’yla başlayan etkinlikte, İlkokul ve Ortaokul Müdürü Hasan Delikenli’nin günün anlam ve önemini anlatan konuşmasının ardından, Yozgatlı Kınalı Hasan’ın anasıyla mektuplaşması ve “Hey On beşli, On beşli” türküsünün hikayesi anlatıldı, sonra da okul korosu Çanakkale ezgilerini seslendirdi. Tiyatro ve slayt gösterileriyle devam eden etkinliğin sonunda ise, “İstiklal Marşı Okuma” yarışmasında dereceye giren öğrencilerin performansları sergilendi. İstiklal Marşı Okuma yarışmasında dereceye giren 4-D sınıfından İlkim Erol, 5-A sınıfından Tuana Önkurtuluş ve Alara Talyasu Gökbulut, 5-B sınıfından Ceren Savaş ve 4-B sınıfından Rüya Yıldız’a Ahmet Şimşek Eğitim Kurumları Kurucusu Ahmet Şimşek tarafından Başarı madalyaları ve sertifikaları verildi.




18 Mart 2015 Çarşamba

HABER & YORUM ::: "AKIL TUTULMASI – AÇILIM YUTTURMACASI" Av. ERDEM AKYÜZ

"AKIL TUTULMASI – AÇILIM YUTTURMACASI"
Av. Erdem AKYÜZ
Otobüs durağı, metro hattı gibi bir şey…
Kandil, İmralı, Başbakanlık-Saray hattı.
Yolcuları kimler?
Milletvekili sıfatını taşıyan, Anayasaya bağlılık yemini etmiş kişiler.
Karşılayıcıları kimler?
Kandil’de teröristler, İmralı’da mahkumlar, Başbakanlık’ta devlet temsilcileri.
Sanki yabancı devlet misyonu gibi el sıkışıp, anlaşmalar imza ediyorlar.
Anlaşma metinleri nereden geliyor?
Kandil’den, İmralı’dan.
Kandil nedir?
Herhalde “Kandil Günü” veya “Kandil Simiti” değil.
Kandil Dağları; Türkiye sınırı dışında, Irak-İran arasında yer alan Zagros Dağlarının bir bölümü. Pkk tarafından örgütün ana merkezi olarak kullanılıyor.
TBMM’de bulunan ve milletvekili sıfatını taşıyan kişiler, heyet olarak buraya gidiyorlar, yasadışı terör örgütü başları ile görüşüyorlar. Sonra ellerini kollarını sallayarak İmralı Adasına gidiyorlar, buradaki mahkum ile görüşüyorlar. Talimatları alıyorlar.
Sonra Başbakanlık-Saray hattı durağına çıkıp, aldıkları talimatları veriyorlar, anlaşmalar-mutabakatlar imzalıyorlar, çaylarını kahvelerini içip, yabancı heyetler gibi basın önünde poz verip el sıkışıyorlar.
Tam bir “açılım yutturmacası” değil mi?
Biz ne yapıyoruz.
Seyrediyoruz.
Tam bir “akıl tutulması” değil mi?
KİME KARŞI, NASIL AÇILIM
Peki bu “Açılım, Demokratikleşme Paketi” kime karşı.
Kendini kürt addeden insanlar da bu memeleketin asli vatandaşları.
En zengin iş adamından, mafya elemanına, sanatçısına, üst siyasetçi ve bürokratına kadar her yerde varlar.
Az sayıdaki azınlıklar da, vatandaşlarımız ve gayet iyi durumdalar.
Açılım yapacaksan, ayrım yapmadan tüm vatandaşlara demokratik hak ve özgürlükler, ekonomik refah getir.
AÇTIĞIMIZ DAVA
Peki bu “metro hattı heyetleri” yasal kuvveti nereden alıyorlar.
Kısa bir süre önce yayınlanan “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesi” ismindeki kanun ve Kararnameden.
Anayasaya aykırı bu kanun ve kararnamede;
-Görevli kişilerin, görev nedeni ile (!) suç işleyebilecekleri,
-İşlenen suçlar için hiçbir takibat ve işlem yapılamayacağı,
-Terör örgütleri ile görüşme ve anlaşmalar yapabilecekleri,
-Devletin her kurumundan bilgi ve belge alabilecekleri gibi,
Akıl ve mantık dışı, Anayasa ve hukuk dışı, yeryüzünde örneği görülmeyen maddeler var.
Biz bu kararnamenin iptali için Danıştay’da ve ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmek üzere davamızı açtık.
Danıştay’dan; davanın açılışından tam 134 gün sonra, hiçbir işlem yapılmayarak “davanın konusunun biraz daha açıklanması” istendi. Konu “açık seçik ortada idi” ama davanın açılışından 4 ay, 13 gün sonra biraz daha açıklama isteniyordu.
Aradan aylar geçmiş, Kandil-İmralı metro hattı defalarca işlemiş, “Dolmabahçe Mutabakatı” imzalanmıştı
Bu durumu, gene bu sayfalarda size duyurduk ve davada başkaca açıklama yapmaya gerek duymadığımızı ve bu davayı bırakmayı düşündüğümüzü söyledik.
Ama sizlerden o kadar çok ve o kadar çeşitli istek ve kuvvet verici yanıtlar geldi ki…
Yeni dava dilekçemizi verdik.
Bu dava, bu konuda, “Türkiye’de ki ilk ve tek davadır.”
Ve bu dava; üzerinde çok tartışılan “İç Güvenlik Yasası’ndan” çok daha önemli ve çok daha tehlikelidir.
Ama biz “Pir Sultan Abdal’ın” dediği gibi;
Kadılar müftüler fetva yazarsa
İşte kemend, işte boynum asarsa
İşte hançer, işte kellem keserse
Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan.
Dedik.
Öncedeki yazımıza bir dostumuzun verdiği yanıt bize cesaret ve umut verdi. O dost yaptığı yorumda “Biliyoruz. Sen dönmezsin yolundan. Hiç dönmedin. Vatan millet yolundan.” diyordu.
Böyle diyen bir dostu, yarı yolda mı bırakacaktık.
Davamızı yeniledik.
Bakalım bir 134 gün daha bekleyecek miyiz.
Doğru bildiğimiz yolda devam ediyoruz.
Davanın sonucundan umutluyuz.
“Türkiye’de; Avukatlar ve Hakim ve Savcılar var” demek istiyoruz.
Av.A.Erdem Akyüz
erdemak@gmail.com

14 Mart 2015 Cumartesi

Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin hakkında "Müslüman oldu" iddiası!..

Putin Müslüman oldu iddiası!

Rus medyası tarafından Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin'in Müslüman olduğu iddia edildi. 
Rus İnterfax haber ajansına dayandırılan habere göre, Putin'in basın danışmanı Dmitri Peskov, Putin'in Müslümanlığı seçtiğini belirtti. Peskov, bu yöndeki sorulara, "Evet, Putin böyle bir karar aldı" cevabını verdi.
Danışman Peskov, Putin'in özel nedenlerle böyle bir karar aldığını kendisinin de zaman zaman Kuran-ı Kerim okuduğunu ifade etti.
(Kaynak: Yeni Akit
Giriş tarihi: 13.03.2015 00:52 SABAH)
Bu haber de, Putin cumhurbaskani olduktan sonra Rusya'da Muslumanlar tarafindan 7500 yeni cami inşa edildiğini yazıyor.
http://www.interpretermag.com/7500-mosques-have-been-erected-in-russia-since-putin-became-president/

13 Mart 2015 Cuma

Suriye'ye açılan gümrük kapılarına yeni düzenleme

Suriye'ye açılan gümrük kapılarına yeni düzenleme
Gümrük ve Ticaret Bakanı Canikli, Suriye'ye açılan kara hudut kapılarında verilen gümrük hizmetlerinin yeniden düzenlendiğini bildirdi.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, bazı basın yayın organlarında yer alan Cilvegözü ve Öncüpınar kara hudut kapılarının tamamen kapatıldığına yönelik iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirtti. Bu kapılarda verilen gümrük hizmetlerinin Suriye’de yaşanan son gelişmeler sebebiyle yeniden düzenlendiğini ifade eden Bakan Canikli, Cilvegözü ve Öncüpınar sınır kapılarında işlemlerin "sıkı denetim altında ve kontrollü" şekilde yürütüldüğünü kaydetti.
Suriye ile Türkiye'nin 911 kilometrelik kara sınırı uzunluğu bulunduğuna işaret eden Bakan Canikli, bu ülkede ortaya çıkan olumsuzluklar nedeniyle 2012 yılında Cilvegözü, Öncüpınar, Karkamış ve Akçakale kara hudut kapılarında verilen gümrük hizmetlerinin güvenlik tedbirleri alınarak yeniden planlandığını söyledi.
"Can ve mal güvenliği en üst düzeyde sağlanacak"
Suriye ile Türkiye arasındaki ticaretin 2012 yılından bu yana Bakanlığın kara hudut kapılarına yönelik aldığı güvenlik temelli tedbirler çerçevesinde yürütüldüğünü anlatan Canikli, şöyle konuştu:
"Bakanlığımızda konuyla ilgili son duruma dair bir takım değerlendirmeler yaptık ve tüm bu çalışmalar neticesinde; kara hudut kapılarında çalışan taşra teşkilatı personelinin, yolcuların ve ticaret erbabının emniyeti için acil, etkin ve insani bir takım önlemler uygulamaya koyduk. Bakanlığımız hali hazırda devam eden tedbirlere ilave olarak alınan bu önlemler çerçevesinde, hudut kapılarında görev yapan veya gümrük hizmetinden faydalanmak isteyen herkesin can ve mal güvenliğini en üst düzeyde sağlamayı, ihracatımızın olağan akışında devam etmesini, diğer taraftan yasa dışı ticareti de engellemeyi hedeflemektedir. Söz konusu ek önlemler daha önce alınan tedbirlere ilave niteliğinde olup Suriye’ye açılan herhangi bir kara hudut kapısının kesinlikle kapatılması söz konusu değildir."
(AA) 13 Mart 2015 Cuma 12:06

9 Mart 2015 Pazartesi

Bir İBRET VE DEHŞET tablosu. TL düşmanlığı TC düşmanlığıdır. BAKINIZ: "ABD doları karşısında "ezilen TÜRK LİRASI" (TL) kronolojisi!.."

ABD doları karşısında "ezilen TÜRK LİRASI" (TL) kronolojisi!..
YILLAR İTİBARIYLA AMERİKAN DOLARI KUR TABLOSU
1 Dolar = TL Değeri:

1923                00.90 TL         1978-1979           25.00 TL                1990           2.927.00 TL
1928    00.90 -01.30 TL         1980                     35.00 TL                1991           5.074.00 TL
1946    01.80 -02.80 TL         1981                     89.25 TL                1992           8.555.00 TL
1950- 1960     02.80 TL         1982                   132.00 TL                1993         14.458.00 TL
1960 (*)          09.00 TL         1983                   184.00 TL                1994         38.418.00 TL
1970                14.85 TL         1984                   280.00 TL                1995         48.057.00 TL
1968                14.85 TL         1985                   442.00 TL                1996       102.674.00 TL
1974                13.85 TL         1986                   574.00 TL                1997       207.250.00 TL
1974                14.00 TL         1987                   755.00 TL                1998       223.150.00 TL
1975                15.00 TL         1987 / 2           1.018.00 TL                2000       800.000.00 TL
1976                16.50 TL         1988                1.813.00 TL                2001    1.350.000.00 TL
1978-              19.25 TL         1989                2.311.00 TL                2002    1.665.000.00 TL
(*) 01.Haziran.1960                                                                           2003    1.500.000.00 TL
***
01 MAYIS 2013 // DOLAR ALIŞ: 1.790.000 (1.790) TL., DOLAR SATIŞ: 1.800.000 (1.800) TL...
BAK: Demokratlar Kulübü Derneği

6 Mart 2015 Cuma

TC bu talebi desteklemeye mecburdur> 'TÜRKÇE İRAN'DA RESMİ DİL OLSUN'

'TÜRKÇE İRAN'DA RESMİ DİL OLSUN'
Azerbaycan Türkü çok sayıda öğrenci Hasan Ruhani'ye mektup yolladı:
"Biz Türk Dilinin İran’da resmi dil olmasını istiyoruz."
1811 Azerbaycan Türkü öğrenci İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'ye mektup yazarak İran’da Türklerin haklarının verilmesi için gerekli çalışmaların yapılmasını istediler.
Urmu, Tebriz, Zencan, Marağa, Meşkinşehr ve Keleyber üniversitelerinden öğrenciler doğrudan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'ye mektup yolladılar.
Azerbaycanlı öğrenciler Hasan Ruhani'nin önceki verdiği beyanatlara dayanarak Türk dilinin ülkede resmi dil olmasını, medrese ve üniversitelerde Türk dilinde eğitim haklarının verilmesi ve İran ana yasasının 3, 15 ve 19 maddelerini gözönünde tutularak bu yönde çalışmalar yapılmasını istediler. Öğrenciler Türk Dili ve Edebiyatı kurumunun kurulmasını da talep etti.
Mektubu imzalayan öğrenciler İran’daki güç yapılarının Türklere karşı tehditlere son vermesini ve başka kültürlere bakışın değişmesini istediler.
Öğrencilerin yaptığı açıklamalara göre, imza kampanyası engellenmeye çalışıldı. Urmu, Sulduz ve Parsabaddaki Peyami Nur üniversitelerinde güvenlik görevlileri öğrencilerin imzalarını ellerinden alındı ve imza toplayan öğrencilerden Atabek Sepehri bu nedenle tutuklandı.
Öğrenciler Türkçe'nin resmi dil olması için İran Devleti'nden ve Cumhurbaşkanı Ruhani'den yardım beklediklerini ve bu isteklerinden asla vazgeçmeyeceklerini belirttiler. (06-03-2015-Ulusal Ajans & Ulusal Haber)

5 Mart 2015 Perşembe

New York’ta kamu okullarında Ramazan ve Kurban bayramları artık resmi tatil

New York’ta kamu okullarında Ramazan ve Kurban bayramları artık resmi tatil

new-york1AMERİKA BÜLTENİ (4 Mart 2015)
New York Belediye Başkanı Bill de Blasio, Müslümanların Ramazan ve Kurban bayramlarının da kamu okullarının tatil programına ekleneceğini açıkladı. Böylece New York okul bölgesi, ABD’de Ramazan ve Kurban bayramında kamu okulları tatil olan en büyük okul bölgesi olacak. Ramazan ve Kurban bayramı tatili, çocukları kamu okullarında okuyan Müslüman ailelerin yıllardır en büyük talebiydi. New York’un bir önceki belediye başkanı Michael Bloomberg ise, eğitim felsefesi olarak, sadece Müslümanlar için değil bütün öğrenciler için okulların tatil edilmesine karşıydı.
Brooklyn’deki kamu okulu PS/IS 30’da yaptığı açıklamada, ”Müslüman kardeşlerimize verdiğimiz sözü yerine getireceğimizi duyurmak istiyorum. Ramazan ve Kurban bayramlarını, resmi tatil olarak okul eğitim takvimimize ekliyoruz” diyen New York Belediye Başkanı Blasio, kararı, New York’un çoğulcu yapısına saygı gereği aldıklarını söyledi.
New York’taki kamu okullarında eğitim gören her 8 öğrencinden biri Müslüman. Bugüne kadarki uygulamada, öğrenciler, kendi dinlerine ait bayram günlerinde isterlerse izinli sayılıyordu. Ancak bu sürede eğitim devam ettiği için eğitimden geri kalıyorlardı.
New York şehri, Ramazan ve Kurban bayramlarını resmi tatil olarak kabul eden ilk okul bölgesi değil. Michigan eyaletinin Dearborn şehri, Massachusetts eyaletinin Cambridge şehri, Vermont eyaletinin Burlington şehri, Connecticut eyaletinin Waterbury şehri ile New Jersey eyaletinin orta ve kuzey kesimleri, bu her iki Müslüman bayramında resmi tatil yaparak eğitime ara veren okul bölgeleri arasında.