29 Eylül 2015 Salı

Hacettepe Üniversitesi Keymen İlâç San. AŞ işbirliği ile Aşı Ar-Ge lâboratuarı açıyor

Hacettepe “Aşı AR-GE” Lâboratuarı açıyor
(Ankara, Ulusal Haber & Ulusal Haber Ajansı: 29 Eylül 2015)
Yerli Aşı üretiminde ilk adımı atarak 2013 yılında çalışmalara başlayan Hacettepe Üniversitesi, 30 Eylül 2015 tarihinde yapılacak törenle:, Türkiye Cumhuriyeti Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı SANTEZ; Hacettepe Üniversitesi Bilimsel Araştırmaları ve Araştırma  Projeleri Koordinasyon Birimi ve KEYMEN İlâç Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Dr. Mustafa TOPAL & Eczacı Perihan TOPAL) tarafından finanse edilen Türkiye’nin ilk Aşı AR-GE Laboratuarını açıyor.
Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Türkiye’de Aşı AR-GE’sinin tamamlanması, formülâsyonu ve sonrasında da yerli malı AŞI üretilerek piyasaya çıkarılması konusunda kamu, üniversite, özel sektör (KEYMEN İlâç Sanayi ve Ticaret A.Ş.) ve yerli/Milli sanayi işbirliğini hayata geçirdi.
Bu işbirliği sayesinde, Türkiye’de yerli üretimi olmayan bakteriyel ve viral aşıların Eczacılık Fakültesi yöneticiliğinde kurulan Aşı Araştırma-Geliştirme Laboratuvarlarında geliştirilmesi ve seri biçimde üretilmesi mümkün olacak. Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülent Gümüşel ve aşı projesinin koordinatörü Prof. Dr. Sevda Şenel ekibi ve KEYMEN İlâç Sanayi ve Ticaret A.Ş., adına Dr. Mustafa TOPAL ve eşi Eczacı Perihan TOPAL’ın yakın destekleri ile ilerleyen proje ile dünyada mevcut ve ulusal aşı programına dâhil olan bu aşıların uluslar arası kalite bazında yüksek standartlarda üretilebilir olması hedefleniyor.
KEYMEN İLÂÇ SAN. A.Ş.
Dr Mustafa TOPAL & Eczacı Perihan TOPAL
DIŞA BAĞIMLILIK İÇİN ÖNEMLİ
Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülent Gümüşel, Türkiye’nin tüm aşıları yurt dışından ithal ettiğini, aşı üretiminin hem temel sağlık hizmetleri için gerekli hem de dışa bağımlılığın azaltılması için önemli olduğunu belirtti. Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi olarak yerli aşı geliştirmek için 2013 yılında çalışmalara başladıklarını ifade eden Prof. Gümüşel, “Aşı alanında dünya standartlarına uygun bir üretim büyük yatırımlar gerektirmektedir. Hacettepe Üniversitesi bu işe başlarken öncelikle Sağlık Bakanlığı’nın ulusal aşı programını belirleyen, ülkemize aşıların girişini düzenleyen, kontrollerini yapan tüm birimlerinin başkanlarıyla görüşerek mevcut durumun değerlendirilmesi, ihtiyaçların belirlenmesi ve nereden başlanması gerektiği hususunda alt yapıyı oluşturduktan sonra bu doğrultuda bir projeyi gerçekleştirebilmek amacıyla gerekli destekleri sağlamıştır” dedi.
KATMA DEĞER SAĞLAYACAK
Bu amaçla, ilk olarak Hacettepe Üniversitesi ve Keymen İlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Doktor Mustafa TOPAL ve Eczacı Perihan TOPAL) arasında “Aşı Araştırma, Geliştirme ve Üretimi İşbirliği” sözleşmesi imzalandığını belirten Prof. Dr. Bülent Gümüşel, “Ar-Ge çalışmaları tamamlandıktan sonra;. KEYMEN İlâç Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından kurulacak üretim tesisinde ilk yerli aşının üretimi hedeflenmiştir. Yerli üretim sayesinde bu alanda dış ticaret açığının azaltılması da mümkün olacaktır. Bu önemli yatırım, gelecekte aşı alanında projeler için katma değer sağlayacak ve aynı zamanda devlet destekli üniversite-sanayi, özel sektör işbirliğinin gelişmesinde önemli bir rol oynayacaktır” şeklinde konuştu.

28 Eylül 2015 Pazartesi

Acil ! Acil ! Acil !, ANKARA SALDIRI ALTINDA !!!, Ali Aslan Dumanol_UNITED-TURKS

Acil !.  Acil !..  Acil !...,
ANKARA SALDIRI ALTINDA !!!
(Ali Aslan Dumanol, UNITED-TURKS GRUP, 27.09.2015)
ANKARA; GECE SAATLERİNDEN İTİBAREN ÇOK AĞIR BİR KİMYASAL TANKER UÇAK SALDIRISI (CHEMTRAILS) ALTINDADIR...
ŞU ANLARDA ANKARA SEMALARI "CHEMTRAILS" UÇAKLARI TARAFINDAN SPREYLENEN SUNİ BİR BULUT ÖRTÜSÜ İLE KAPLANDI...
ÇOK AĞIR VE YĞUN BİR KİMYASAL SALDIRI VAR !!!!
SALDIRILAR DEVAM EDİYOR...
LÜTFEN BU MESAJI ALAN HERKES BAŞINI YUKARI KALDIRSIN VE ANKARA SEMALARINI İZLESİN...
KALICI İZLER BIRAKAN (KİMYASAL ZEHİR BULUTLARI) UÇAKLAR "SPREY"LEMEYE DEVAM EDİYOR....
FOTOĞRAFLAYINIZ!
FİLMLERİNİ ÇEKİNİZ VE HERKESLE PAYLAŞINIZ..
BU; HALİ HAZIRDA DEVAM ETMEKTE OLAN 3. DÜNYA SAVAŞININ EN AĞIR KİTLE İMHA SİLAHLARINDAN BİRİDİR!!!!
LÜTFEN, LÜTFEN, LÜTFEN.....
BİLGİLENİNİZ VE BİLGİLENDİRİNİZ!!!
TANIDIĞINIZ BÜTÜN DEVLET GÖREVLİLERİNİ (TSK, BAKANLIKLAR, MİT, ÇEVRE BAKANLIĞI, AKUT, VD....!) ARAYINIZ VE BİLGİ İSTEYİNİZ!!! BİLMEYENLERİ UYARINIZ VE BİLGİLENMELERİNİ, BİLGİLERİNİ ACİL HAKLA PAYLAŞMALARINI TALEP EDİNİZ!!!!
ÇOK GEÇ OLMADAN !!!
(İleri bilgi isteyenler google aarama mororuna yalnızca "chemtrails" yazarak birçok bilgiye ve 'ACİL SAVUNMA TEDBİRLERİ'ne  ulaşabilir!)
Selam, sevgi ve saygılar…
Ali Aslan Dumanol
stratejik danışmanlık
strategic consultancy

22 Eylül 2015 Salı

İŞTE, TAM BİR ALÇAKLIK, HAİNLİK VE İNSANLIK DÜŞMANLIĞININ KAHREDEN BELGESİ. MASUM BİR BEBEĞİN "ALÇAKÇA, KALLEŞÇE" KATLİAM GÖRÜNTÜSÜ

SEN BÜYÜDÜĞÜN ZAMAN BEBEK
Suriyeli bebek!..
Avrupa ülkelerinden birine gitmek için Edirne yakınlarına yığılan binlerce Suriyeli aileden birinin bebeğisin. Avrupa ülkeleri kabul etmediği için
polis ve jandarma önünüzü kesmiş. Hiçbir şeyden habersiz, barikatın önünde emekliyorsun.
Henüz bir yaşını yeni aştığın anlaşılıyor. Şimdi kendi vatanında annenin kucağında el bebek gül bebek büyütüleceğin bir çağdasın. Evinin bahçesinde, çöldeki vahalarda salıncaklar senin için kurulacaktı. Sana oyuncaklar alınacaktı. Bir şeker topu olarak, varsa teyzelerin, amcaların, ağabeylerin ve ablaların için kucaktan kucağa alınan, “akşam baban eve gelince onun önüne atılacak” bir şeker topuydun. Okul çağın geldiğinde minicik çantanı sırtına bağlayıp okulun yolunu tutacak, öğretmeninin şefkatli elleriyle okumayı, yazmayı öğrenecek, senin için en değerli kavramlar olacak vatanın, milletin hakkında bilgiler edinecektin. “Esir yaratmayan” bir Tanrı’ya inanacaktın. bütün insanlığın kardeş olduğunu kavrayacaktın. Belki en Yüce değerleri üreten bir emekçi, belki bir sanatkâr, memur olacaktın. Belki alın teriyle suladığın vahalarda hurma yetiştirecektin?
*Ah çocuk!*
Ailenin bütün hayalleri pis bir savaş yüzünden suya düştü. Güzel yurdundaki petrolleri ele geçirme sevdasıyla yabancılar, yırtıcı akbabalar gibi ülkene göz dikti. Dünyanın en kadim uygarlıklarına beşiklik yapmış olan yurdun bir mezbahaya ve harabeye döndü.
Geri gidemiyorsun, orada seni kurşunlar, bombalar, IŞİD’lilerin bıçakları bekliyor. İleriye gitmen için bırakmıyorlar. Gidebilirsen oralarda da senin için kurulan gettolarda istenmeyen bir yabancı sayılacaksın. Daha bu yaşta dilleri senin diline benzemeyen ellerde yersiz yurtsuz kaldın. Bir mülteci oldun!
*Güzel çocuk!*
Sen Edirne karayolunda bu küresel düzenin neden bu kadar acımasız olduğunun farkında olmaksızın süründükçe, senin millettaşlarından cansız minik bedenler Ege kıyılarına vurdukça hiç birimiz döşeklerimizde rahat uyuyamıyoruz. Yediklerimiz boğazımızdan geçmiyor.
Sen büyüyüp, filinta gibi yakışıklı bir delikanlı olduğunda, ceylan sekişli, kömür gözlü bir Arap güzeline âşık olduğunda, “boynunun damarları kabararak” coşkulu veya hüzünlü aşk şarkıları söylediğinde bütün bu acımasızlıklar, bu zulümler ve vicdansızlıklar geride kalmış olacak. Şimdi dünyanın bütün alçakları, seni bu hale koyan durumun devamı için ellerinden geleni yapıyorlar. Silah üretiyor, satıyor, bazı maceraperestleri eğitip donatarak birer savaş makinesi haline getiriyor ve senin ülkene salıyorlar.
Şam’daki Emevi Camii’nde Cuma namazı kılmak için yanıp tutuşan yabancılar var. Ama dünyanın bütün iyi insanları da senin vatanına dönmem, orada oyuncaklarınla mutlu yaşaman için çalışıyor.
Bir gün iyi insanlar, kötü insanları yenecek. Sen harabeye dönmüş vatanın yeniden imar edip cennete çevireceksin. Milletinin birliğini yeniden sağlayacaksın. Çektiğiniz bunca acının bedeli olarak ülkende imrenilecek bir demokratik hayat kuracaksın.
*Suriyeli çocuk!*
Her karanlık gecenin ışıklı bir sabahı vardır. Zulüm görenler zalim olamazlar, acı çekenler başkalarının acı çekmesini istemezler. Aç kalanlar, başkalarının açlık çekmesinden zevk almazlar. Senin daha hayatının başında karşılaştığın bu durum, senin için büyük bir öğretmen olacak. Acılar çekmiş bütün halklar gibi bu sınavı sonunda sen kazanacaksın. *(21 Eylül 2015)* Haber & Makale, #archiveModalDialog (Zeki Sarıhan)

15 Eylül 2015 Salı

Siyasette rezillik ve pislik, "soylu" usulü soysuzluk, DP ya da AKP'den Ahlâksız Teklif

Ahlaksız teklif !?..
Görüşmelerde anlaşılması halinde Demokrat Parti (DP)’nin borçları ödenerek yönetimi (!) Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin eline geçecek. Demokrat Parti (DP)’den bir iki isim de seçimde Adalet (!) ve Kalkınma (?) Partisi (AKP) listesinden aday gösterilecek. 
(Cumhuriyet, Zaman Tüneli-15 Eylül 2015 Pazartesi)
LÂĞIM ÇUKURUNDA 
KİRLİ İTTİFAK
Kongredeki iç çekişmelerin ardından 1 Kasım 2015 tarihli Genel (tekrarlanan) Milletvekili seçimlerine var oluş sorunu olarak hazırlanan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Saadet Partisi (SP) ile uzun bir süredir sürdürdüğü ittifak görüşmelerinin yanı sıra, seçime katılma hakkı bulunan ve 76 bin oyu olan Demokrat Parti’yi (DP) borçları karşılığı satın almak(!) için harekete geçti.
SP ile ittifak
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu arasındaki en büyük krizin yaşandığı ve özellikle 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yakın isimlerin tasfiye edildiği kongre sonrası AKP’de seçime yönelik canhıraş bir çaba yaşanıyor. AKP, seçim hazırlıklarını 258 olan sandalye sayısını mutlaka 276’ya taşıyarak tek başına iktidar hedefiyle yürütüyor. Ancak şu ana kadar anketler, 7 Haziran’daki yüzde 41 olan oy oranının, tek başına iktidarı yakalayacak bir sıçrama olmadığını gösteriyor. Bu nedenle partide oy oranı artmasa bile sandalye sayısının nasıl artırılabileceğine ilişkin hesaplar üzerine yoğunlaşıldı. AKP, BBP ile 7 Haziran’da yaptığı ittifakla girdiği seçimden yüzde 2 oy alan SP ile ittifak için görüşmelerini sürdürüyor.
AKP, tek başına iktidar için 18 yeni sandalye kazanma hedefi için SP ile ittifak girişimleriyle yetinmedi. AKP kulislerine göre sürpriz bir girişim daha başladı. AKP’nin 1 Kasım hesapları içine DP de girdi. DP, halen Gültekin Uysal’ın genel başkanlığında faaliyetini sürdürüyor. 1950’de iktidar olan DP’nin ismini taşıyan parti, son olarak merkez sağın iki partisi ANAP ve DYP’nin de çatısında birleştiği parti olmuştu. DP aynı zamanda seçime katılmaya hakkı olan partiler arasında yer alıyor. Ancak özellikle para gelirleri açısından durumu iç açıcı olmayan parti büyük parasal borçların sıkıntısı altında ayakta kalmakta zorlanıyor. Partinin milyonlarla ifade edilen borçları olduğu belirtiliyor. AKP de partinin ödeyemediği borçlarını dikkate alarak DP’ye önemli bir teklifte bulundu. AKP, DP’ye borçları karşılığında partiyi satın almayı önerdi. Görüşmelerde anlaşılması durumunda partinin borçları ödenerek yönetimi AKP’nin eline geçecek. Ancak bu alışveriş AKP’nin kendi kasasından DP’nin borçlarını ödemesi yoluyla değil başka formüllerle gerçekleştirilecek. DP’den genel başkan Uysal ile 1 ya da 2 ismin de milletvekili listesine konabileceği belirtiliyor. DP, 7 Haziran seçimlerinde Türkiye genelinde 76 bin oy almıştı. AKP’nin amacının yalnızca bu 76 bin oyu değil aynı zamanda DP ismini de ele geçirmek olduğu kulislerde konuşuluyor. Partinin elinde malvarlığı olarak, Turgut Özal tarafından yaptırılan Balgat’taki eski ANAP Genel Merkezi bulunuyor.
AKP’den SP’ye 5 vekil
AKP ile SP arasındaki ittifak pazarlığı ise sayı üzerinden sürdürülüyor. Son olarak AKP, SP’ye seçilecek yerlerden 5 ismi milletvekili olarak listelere koyma teklifini iletti. Ancak 5 vekili yeterli görmeyen SP seçilecek yerlerden 12 ismin aday gösterilmesini istedi. İki parti arasındaki vekil pazarlığının 18 Eylül’de listelerin YSK’ye verileceği son ana kadar süreceği belirtiliyor.
İ. Melih Gökçek de borç ödeyip almıştı!...
DP, daha önce de borçlarını ödeyemediği için benzer bir olay daha yaşamıştı. AKP’nin 2002’deki kuruluşu döneminde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Tayyip Erdoğan’a karşı Demokrat Partri (DP) çatısında rekabet etmişti. O dönem Gökçek, yine borçlarını ödeyerek Demokrat Parti’nin yönetimini ele geçirmişti. İ. Melih Gökçek, uzun süre anketlerde Demokrat Parti’nin AKP’den daha yüksek oyu bulunduğu tezini savunduktan sonra, partiyi bırakarak AKP’ye katılmıştı.

10 Eylül 2015 Perşembe

9 Eylül 2015; İZMİR,ŞİMDİ (TEKRAR) KURTARILMAYA MUHTAÇ


ADALET PARTİSİ (AP) VE PROF. DR. VECDET ÖZ İLE YENİDEN!...

YENİDEN KURULAN ADALET PARTİSİ AP;
 TÜRKİYE’DE İSTİKRARIN VE GÜVENİN YENİDEN İNŞASI İÇİN, YENİ BİR FIRSAT, YENİ BİR UMUT VE YENİ BİR IŞIK MIDIR?…
                Sevgili Okurlar, yeniden kurulan Adalet Partisi; Türkiye’de güven ve istikrarın yeniden inşası için;
Yeni bir fırsat, yeni bir umut ve yeni bir ışıktır.
Ben burada bu sorunun cevabını, ortaya koymaya çalışacağım.
Bu soruya verilecek en kestirme cevap şudur:
1-Türkiye’yi 13 yıldır idare etmekte olan Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin, haktan adaletten uzak, keyfi uygulamaları ile Türkiye’nin bölünüp-parçalanma noktasına nasıl geldiği, ya da getirildiğidir,
2-Son zamanlarda,7 Haziran 2015 tarihinde yapılan Milletvekili seçiminden sonra ve özellikle de 1 Kasım 2015’de yapılacak olan bir erken seçim öncesinde PKK terör örgütü ile yaşanan çatışmaların giderek artması, Türkiye geneline yayılma eğiliminin baş göstermesi, Polis, Jandarma, Asker gibi güvenlik güçlerimizden, her gün duyduğumuz şehit haberleridir.
3-7 Haziran seçiminin sonucuna göre Halkımız AKP’nin oylarını düşürdüğü, sonuçta HDP’nin de seçim barajını aşıp, Meclis’e girmesi ile bir koalisyon Hükümeti’nin kurulması gerekirken;
Buna imkân tanınmadığı, ya da tanınmak istenmediği, adil davranılmadığı ve sonuçta AKP’nin fiili Genel Başkanı görüntüsü veren ve şimdinin Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın, Anayasamızın kendisine verdiği yetkiye dayanarak; 1 Kasımda bir erken seçim kararı almasıdır
Hâlbuki bazı vatandaşlarımızın, HDP’nin politikalarına katılmadığı halde; sırf AKP’nin oylarını aşağıya çekmek için, HDP’ye oy verip, onun seçim barajını aşıp, Meclis’e girmesini sağladıkları da bilindiği halde;
Bu gün gelinen noktada Millet iradesinin hiçe sayıldığıdır.
4-7 Haziran 2015 seçimi öncesinde;
17-25 Aralık 2013 Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları, 4 eski Bakanı Yüce Divana gönderme konusunda mangalda kül bırakmayan, seçim barajının aşağı çekilmesi gerektiğini her fırsatta savunan  Muhalefet Partileri;
CHP, MHP ve HDP, ellerine geçen bu tarihi fırsatı kullanamamışlar, ya da kaçırmışlardır…
5-Sonuç itibarı ile
Her 3 Muhalefet Partisinin Genel Başkanları, Kemal KILIÇDAROĞLU, Devlet BAHÇELİ, Selahattin DEMİRTAŞ
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN,  daha kimseye Hükümet kurma görevini vermeden;
Kendi aralarında anlaşıp, bir koalisyon Hükümeti kurmaya hazır olduklarını, bir deklerasyonla  yayınlasalardı;
Cumhurbaşkanı istemese de, görevi onlara vermek zorunda kalırdı ve bu günlere gelinmezdi…
Dolayısıyla da bu nokta da, bu 3 Lider;
Türkiye’yi yönetebilecek beceri ve kapasitede olmadıklarını ortaya koymuşlardır.
6- 1 Kasım 2015 erken seçiminde;
HDP, seçim barajının altında kalsa, CHP ve MHP’nin oylarında da bir düşüş yaşansa
Ve nihayetinde AKP, 400 Milletvekili çıkarsa ki, AKP’nin fiili lideri görüntüsü veren ve şimdiki Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, her fırsatta bu hususu, zaten dile getiriyor;
Türkiye’de hiçbir sorunun çözülemeyeceği, hatta artarak devam edeceğidir
7-Dolayısıle Türkiye’de güven ve siyasi istikrarın yeniden sağlanabilmesi açısından;
Merkez sağda bir siyasi partinin kurulması ve Meclis’e girmesinin gerektiği, bu örneklerle de görülmüş ve anlaşılmıştır.
ADALET PARTİSİ MERKEZ SAĞ BİR PARTİDİR.
Şimdi sizlere bu konu da kısa bir özet sunmak istiyorum.
Detaylı bilgi benim web sitemde; siyaset bölümünde var. Dolayısıyla, siyaset bölümüne tıklarsanız; bu detaylara ulaşırsınız.
Adalet Partisi ilk defa;27 Mayıs 1960’ta Askerlerin yaptıkları ihtilâl sonrasında, kapatılan Demokrat Parti’nin devamı olarak;
11 Şubat 1961 tarihinde Emekli Orgeneral Ragıp GÜMÜŞPALA tarafından kuruldu.
15 Ekim 1961 Seçimine katıldı, % 34,8 oyla, 450 Üyeli TBMM’de 158 Milletvekili, Senato’da da 70 Senatörlük kazandı.
CHP Lideri İsmet İnönü zamanında CHP-AP Koalisyon Hükümeti kuruldu.
Adalet Partisi asıl hamlesini, Ragıp GÜMÜŞPALA’nın 6 Haziran 1964 yılında vefatından sonra  6 Haziran 1964 yılında  yapılan kongrede, Genel Başkan seçilen Süleyman DEMİREL zamanında yaptı..
Süleyman DEMİREL yönetimindeki Adalet Partisi, 1965’te yapılan Milletvekili seçiminde % 46,5 oyla tek başına İktidar oldu.
12 Eylül 1980’de Askeri darbe ile Adalet Partisi de kapatıldı ve Süleyman DEMİREL yasaklı hale geldi.
Nihayetinde 11 Nisan 1995 yılında Bülend Şimşek ÖZÇELİK tarafından yeniden açıldı ve 26 Kasım 2009’a kadar devam etti.
Ve şimdi yeniden açılıyor
ADALET PARTİSİ’NİN YENİDEN KURULUŞ AŞAMASI ŞÖYLE:
12 Eylül 2015 tarihinde İstanbul EYÜP’te bir mekânda kurucu üyelerle, geçmişte Merkez Sağda önemli hizmetlerde bulunan Parti Büyüklerinin de hazır bulunduğu, son hazırlık toplantısı yapılacak.
16 Eylül 2015’de İçişleri Bakanlığı’na kuruluş dilekçesi verilecek.
                17 Eylül 2015’de yazılı ve görsel basının da davet edildiği, bir etkinlik ve tanışma toplantısı yapılacak...
ADALET PARTİSİ, Milletimize hayırlı ve uğurlu olsun!...
ADALET PARTİSİ’NİN KURULUŞ FELSEFESİ VE YÖNETİM KADROROSU.
                Adalet Partisi’nin temel felsefesi; Hak, Adalet ve Hukuk İlklerine bağlı kalmak,
Türkiye Cumhuriyeti’nin Vatanı ve Milleti ile Bölünmez Bütünlüğüne yürekten inanmak.
ATATÜRK ilke ve İnkilaplarının savunucusu olmak
                Adalet Partisi’nin kurucu üyelerinin çoğunluğu genelde, tanınmış Bilim adamları ile geçmişte Merkez Sağda önemli hizmetlerde bulunmuş profesyonel siyasetçilerden ve konusunda uzman kişilerden oluşmaktadır.
Adalet Partisi sorunların çözümünde, konusunda uzman kişilerden yararlanacak ve gelişmiş Batı standartlarında çözümler üretecek ve uygulamaya koyacak,
                Milletimizin hak ve menfaatlerini, her zaman ön planda tutacaktır..
                KURUCU GENEL BAŞKAN PROF. DR. VECDET ÖZ İLE İSTANBUL'DA BAŞ BAŞA 5 SAAT KONUŞTUK.
                Tabi ki bu, uzun bir süre. Eğer ortak noktalarımız olmasaydı, görüşme böyle uzun sürmezdi
Ben siyasete Merkez Sağda başlayan bir teknokratım. Enerji Uzmanı bir Makine Yüksek Mühendisiyim ve bir Yazarım.
                Dolayısı ile de bir Yazar olarak, Merkez Sağdaki gelişmeler ile biraz daha yakından ilgileniyorum.
                Prof. Dr. Vecdet ÖZ’ü Merkez Sağda olması dolayısıyla, bazı siyasi gelişmeler vesilesi ile tanımıştım.
                Ama Bilim adamlığının dışında, genel anlamda meselelere bakış tarzı ve çözüm konularındaki yaklaşımları konusunda fazla bir bilgim yoktu.
                Merkez Sağdaki bazı Arkadaşların; buna bazı Bilim adamları da dahil  Vecdet ÖZ konusunda, şöyle bir çekinceleri vardı:
Vecdet ÖZ, bir Bilim adamı; onu toplumda kaç kişi tanır, daha başka biri olsa, olmaz mıydı, gibi sorular.
Ben her zaman yapıcı tarafı ağır basan ve bardağın dolu tarafını görmeye çalışan birisiyim. Vecdet ÖZ’ün ve kurmaya çalıştığı Adalet Partisi’nin niçin desteklenmesi konusundaki görüşlerimi, benim web sitemde yazdım.
Bu yazı Demokrat Zafer’de yer aldı. Birçok iletişim kanallarında da yayınlandı.
Bu makaleyi okumayanların, okumalarını öneririm.
Bu vesile ile bu gibi sorulara da cevap olması ve Sayın Hocayı daha yakından tanımak vesilesi ile 29 Ağustos 2015 Cumartesi günü, Vecdet Hoca ile görüşmek için İstanbul’a gittim.
Kendisi CERRAHPAŞA Hastahanesi, Adli Tıp Enstitüsü’nde Öğretim Üyesi.
 Ayrıca Devlette Müsteşar olarak ta görev yapmış bir kişi. Bu itibarla Devlet İdaresini de tanıyor.
Adli Tıp çok önemli, çok yönlü ve çok zor bir branş…
Vecdet Hocanın Tıp bilgisinin dışında, ekonomik, sosyal, siyasal ve tarih konularında da bilgisi vardı.
Vecdet Hoca çok yönlü bir kişi. Avrupa’yı, Amerika’yı ve oradaki doğru ve güzel uygulamaları da yakından biliyor.
Kendisi, Samsun’un, Çarşamba ilçesinin bir köyünden. Yanı Halkın içinden çıkıp, Adli Tıp gibi çok önemli bir konuda Profesörlüğe kadar çıkmış birisi.
Vecdet Hocanın Özgeçmişi hakkındaki detaylı bilgileri, kendi kaleminden; benim web sitemde, siyaset bölümünde de bulabilirsiniz…
Vecdet Hoca konusunda şu gözlemlerimi de sizlerle paylaşmak isterim:
Hoca, Büyüklerine saygılı ve nezaketi onlardan esirgemeyen birisi. Sonra dayatmacı ve ihtiraslı birisi de değil. Eğer karşı tarafın söyledikleri doğru ve mantıklı ise; sonunda kabul eden yapıcı bir kişiliği var.
 Birde çalışmayı ve bir işi zamanında yapmayı seviyor, ihmalkâr da değil.
Bu yönleri ile bana da çok benziyor.
Saydığım bu olumlu vasıflar;
Bir siyasi parti Genel Başkanı için yeterli hususlar…
1Eylül 2015 Salı günü, Beşiktaş’ta bir mekânda, çoğu Bilim adamı ağırlıklı ve Kurucu olarak ta yer alacak 10 kişi bir araya geldik. Faydalı bir toplantı oldu…
Neticede şunu söylemek isterim:
İstanbul’dan olumlu intibalarla Ankara’ya döndüm.
Şimdi Vecdet Hocayı Toplumda ne kadar kişinin tanıdığı konusunda da bir şeyler söylemek istiyorum.
Evet, Vecdet Hocayı Toplumun çoğu tanımaz ama Demokrat Parti’nin çoğu teşkilatları tanır. Zaten Merkez Sağ, bir ayağa kalkarsa; bu camianın bile oyları yeter ve artarda…
Bu itibarla yeni kurulan Adalet Partisi’ni ve Vecdet Hocayı Topluma yeterince tanıtmak; biz Yazarlara ve Merkez Sağ camiaya gönül verenlere düşüyor…
MERKEZ SAĞ NEDEN ÇOK ÖNEMLİ?...
Merkez Sağ; 1950 yılından başlayarak, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğruyol gibi değişik adlar altında kurulan siyasi partilerle doğrudan, ya da birkaç koalisyonla da olmak üzere 50 yıl gibi uzun bir süre Türkiye siyasetine damgasını vurmuş, bir siyası oluşumdur.
Merkez Sağ, her zaman bütün inançlara saygılı olmuş, Atatürk İlke ve İnkilapları ile Cumhuriyet değerleri ve onu kuranlarla, hiçbir zaman bir sorunu olmamıştır.
Bazıları Adnan Menderes ve Süleyman DEMİREL dönemini ve uygulamalarını eleştirirler.
Muhtemelen onlarında yanlışları, hataları olmuştur.
Ama Merkez Sağ İktidarlar döneminde şimdi olduğu gibi Türkiye; hiçbir zaman bölünüp-parçalanma noktasına gelmemiş, kardeş kardeşe düşman olmamış, komşuları ile de dostane ilişkilere, her zaman önem vermiştir ve Türkiye şimdiki gibi terör mağduru bir ülke haline, hiçbir zaman gelmemiştir.
Ekonomik gelişmelere ve diğer konulara girmiyorum…
Tabi ki Türkiye’nin daha üst noktalara gelmesini hepimiz isteriz. Ama tüm bunlar, Türkiye’nin imkânları ile de sınırlı.
Rahhmetli Süleyman DEMİREL’in şu sözünü unutmamak lazım:
                Elimizdeki kumaşa göre, elbise dikebiliriz…
                Eğer Merkez Sağ canlanırsa, çoğu sorun çözülür…
Bu konuda Vecdet Hocanın başlattığı girişimi çok önemsiyorum, Bu husus, Türkiye için önemli bir fırsattır ve bu girişim  desteklenmelidir.
Zaten AKP ve onun lideri Tayyip ERDOĞAN’ın parlatılıp, iktidara hazırlanması ve sonuç itibarı ile bu zor günlere gelmiş olmamız ve AKP’nin 13 yıl gibi uzun bir süre iktidarda kalması da
Merkez Sağın çökertilmesi sonucunda olmuştur. Bu gibi konuları merak edenler, benim web sitemde yer alan;
Türkiye’nin Siyaseten Geldiği Noktada Çözüm Önerileri başlığını taşıyan makale ile
 7 Haziran’da ki seçim bildirgeme bir göz atsınlar.
Malûmunuz olduğu üzere ben; 7 Haziran 2015 seçiminde Ankara 1. Bölgeden Bağımsız Milletvekili Adayı idim.
                Yeniden kurulan Adalet Partisi’ne ve onun Kurucu Genel Başkanına, başarılar diliyorum.
                Türkiye için hayırlı ve uğurlu olsun. 9 Eylül 2015 Çarşamba
    Saygılarımla.
                        Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ 

7 Eylül 2015 Pazartesi

TÜGİAD Başkanı ÇUHACI "Dağlıca baskınına karşı acil ve sert müdahale istedi"

TÜGİAD Dağlıca baskınına karşı acil ve sert müdahale istedi
Terör oyunu oynayanlara acımayın
Türkiye Genç İşadamları Derneği  (TÜGİAD) Başkanı Rahmi Çuhacı, Dağlıca’da çok sayıda askerimizin şehit olmasına neden olan saldırıyı lanetleyerek, Türkiye’nin evlatlarını koparıp alan kanlı terör oyunun sergileyenlere sert tepki gösterdi. Terör saldırılarıyla, isyan, kin ve nefret tohumlarının ekilmek istendiğini söyleyen Çuhacı, bu oyunu oynayanlara karşı en sert tepkinin gösterilmesini istedi.
Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Başkanı Rahmi Çuhacı, Dağlıca’da teröristler tarafından gerçekleştirilen hain saldırıyı sert ifadelerle kınadı ve terör oyunu oynayarak Türkiye’nin evlatlarını koparıp alanlara karşı gerekenin yapılmasını istedi. TÜGİAD Yönetim Kurulu olarak son saldırının ardından toplumda yaratılmak istenen infial duygusuna da dikkat çeken Çuhacı, siyasetçilerin de tümüyle teröre karşı tavır almalarını istedi.
TÜGİAD Başkanı Çuhacı’nın, Dağlıca saldırısının ardından yaptığı açıklama şöyle:
“Dün yine evlere, ocaklara ateş düştü. Evlatlar babasız, ana-babalar oğulsuz, yuvalar babasız-eşsiz kaldı. Acıların tarifi yok. Yaşadığımız infiali paylaşmak için kelimeler kifayetsiz kalıyor. Biz, TÜGİAD Yönetim Kurulu olarak, tüm üyelerimizin adına, öncelikle hain pusuda şehit olan evlatlarımıza Allahtan rahmet diliyoruz. Allah geride kalanlara sabır versin, milletimizin başı sağ olsun… Bu tip saldırıların yaratmayı amaçladığı şey, toplumda kin, nefret, güvensizlik duyguları uyandırmaktır. Bunu bir kez yaratırsanız amacınıza ulaşmışsınız demektir. Türkiye, evlatlarını kendisinden koparıp alan terör oyununu oynayanlara karşı, her kim olursa olsun gereğini net bir şekilde yapmalıdır. Tüm siyasi aktörlerimizi terörü lanetlemeye davet ediyorum. Türkiye, bu terör odaklarına karşı topyekün mücadele vermek durumundadır. Bunu sadece askeri operasyonlar olarak almamak lazım. Terörü besleyen ve terörden beslenen herkesi ve her kurumu bu anlamda sorumlu ilan ediyoruz. Bu ülke birlik içinde kenetlenerek terörün üstesinden gelecektir. Türkiye öncelikle terörün beslendiği kaynakları kesmek ve geçtiğimiz süreçten istifade ederek kanlı bir sürece yapılan yatırımları imha etmek durumundadır. Güvenlik güçlerimiz hem kırsal hem de kentsel bölgelerde gözünü karartmış olan terör odaklarını etkisiz hale getirmek için; sivilleri ve masum insanları gözeterek gereken her şeyi yapmak durumundadır.”
***
TÜGİAD hakkında
1986 Yılında kurulan Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD), Türkiye’de genç işadamlarının en geniş profilde bir araya geldiği ilk ulusal ve tek uluslararası yetkinliğe sahip dernektir.
Otomotiv yan sanayi, inşaat – yapı malzemeleri, tekstil, turizm, gıda – tarım – hayvancılık, enerji – yeşil ekonomi, kimya, maden – metal işleme, makine – imalat sanayi, mobilya – kerestecilik, lojistik, bilgi teknolojileri, medikal ekipmanlar, finansal hizmetler – danışmanlık, dış ticaret ve diğer hizmetler başta olmak üzere farklı sektörleri temsil eden 21 – 45 yaşları arasında 850 genç girişimci üyesi ile TÜGİAD bugün, 500 bin kişilik bir istihdam gücünü ve yaklaşık 18 Milyar Dolarlık bir ihracat hacmini temsil etmektedir.
G20 Genç Girişimciler İttifakı’nda (G20 GGİ) Türkiye’yi temsil eden TÜGİAD, aynı zamanda ittifakın stratejik planlama ve iş planından sorumlu icra kurulu üyesidir. TÜGİAD, 84 ülkede 200 bin genç girişimciye ulaşmayı hedefleyen MAME’de (Akdeniz – Afrika ve Orta Doğu Genç Girişimciler İletişim Ağı) kurucu üye ve kurumsal yapılanmadan sorumlu icra kurulu üyesidir.
1993 Yılından itibaren Brüksel’de AB nezdinde Daimi Temciliği bulunan TÜGİAD, 45 bin üyesi bulunan Avrupa Genç Girişimciler Konfederasyonu (YES) Başkan Yardımcısıdır.
Türkiye genelinde 115'i bayan olmak üzere 850 üyesi bulunan TÜGİAD yaş ortalaması 35 olan üye profili ile ülkenin önemli bir çoğunluğunu temsil eden dinamik bir işadamı ve sanayici profiline sahiptir.
Yıllık ciroları yaklaşık 50 milyar dolar olan TÜGİAD üyesi genç işadamlarının yatırım ve girişimleri ülke ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. İnşaat, tekstil, dış ticaret, otomotiv yan sanayi, turizm, gıda, makine, motor ve diğer metal ürünler imalatı sektörleri başta olmak üzere TÜGİAD üyelerinin toplam 60 sektörde ağırlığı hissedilmektedir.
Ortalama yıllık 18 milyar dolar ihracat, 23 milyar dolar ithalat yapan TÜGİAD üyelerinin en çok dış ticaret yaptığı ülkeler ise; Almanya, İtalya, İngiltere, ABD, Fransa, Rusya, İspanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri, komşu ülkeler, Türk Cumhuriyetler, Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkeleridir.
TÜGİAD Başkanları
1986 - 1994 Kurucu ve Onursal Başkanımız Sayın Cefi KAMHİ,
1994 - 1998 Sn. Murat BEKDİK
1998 - 1999 Sn. Hamdi AKIN
1999 - 2002 Sn. Muharrem YILMAZ
2002 - 2004 Sn. Hayati KAYA
2004 - 2008 Sn. Murat SARAYLI
2008 - 2010 Sn. Lütfü KÜÇÜK
2010 - 2012 Sn. Murat ÇOSKUNKAN
2012 – 2015 Sn. Ali YÜCELEN
2015 - …..    Sn. Rahmi Çuhacı
Detaylı bilgi için: www.tugiad.org.tr web sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

2 Eylül 2015 Çarşamba

KOLA (Coca, Coca Cola) BÜYÜK TEHDİT VE TEHLİKE

KOLA (Coca, Coca Cola)'DA Kİ BÜYÜK TEHDİT VE TEHLİKE
Koladaki büyük tehlike!
Yaz kış şahısların vazgeçilmez içeceği olan kola, yapılan tüm uyarılara karşın tüketilmeye devam ediyor. Kolanın içeriğinde yüksek oranda şeker, kafein, boya maddeleri, fosforik asit, karbondioksit bu gibi sağlık için yararsız maddeler bulunmaktadır.
Fosforik Asit: Genç kadınlarda, osteoporoz hastalığı riskini artırmaktadır. Yani kemiklerin kolay kırılması.
Kafein: Kafein kullanmak huzursuzluk, sinirlilik, heyecan, uykusuzluk, sima kızarıklılığı, fazla idrar ve sindirim şikâyetleri bu gibi rahatsızlıklardır.( Boyar Madde(karamel): Şekerin 170 dereceye kadar ısıtılması ile elde edilir. Alerjik bünyelere zararlı bir maddedir. Karbondioksit Gazı: Sağlığa yararsız bir gaz olup, yüksek oranda alınması ani ölümlere sebep olur. Karmin: Renklendiricidir. Cochineal adı verilen böceklerden elde edilir. Şampuan ve kozmetik sanayinde kullanılır.
Yapay Tatlandırıcılar: Aspartam E951, Asesülfan E950, Sakarin E954. Bu maddelerin Alzheimer riski oluşturduğu bildirilmektedir. Özellikle aspartamın çocukların zihinsel gelişimlerini olumsuz etkilediği klinik deneylerle ispatlanmıştır.
% 5 Oranında Etil Alkol: TSE’nin gazozların umumi özellikleri adlı tabloda etil alkol bulunabileceği belirtilmiştir. Etil alkolün zararlarını herkezin inkâr etmeyeceği yararsız bir madde.
Kokain: Mide duvarında tahrişlere ve obeziteye neden olur. Bağırsaklarınıza ne yaptığınızı tahmin etmek zor değil.
Şeker: Bir bardağında yaklaşık 32 küp şeker bulunuyor. Prof. Dr. Canan Karatay, bir bardak kolanın 60 dakikada vücuda verdiği zararı sekiz madde ile şu şekilde açıklıyor: Bir bardak kola içtiğinizde kanınıza 10 çay kaşığı kadar şeker giriyor. Yani almanız gereken gündelik şeker dozunun yaklaşık 100 katı.
 İlk 10 dakikada: Kanınıza derhal 10 çay kaşığı kadar şeker girer. Bu normal gündelik dozun 100 katı kadardır. Bulantınızın olmamasının nedeni içinde bulunan ‘fosforik asiddir’.
İlk 20 dakikada: Kan şekeriniz çok fazla şekilde yükselir.
Bunun sonucu pankreasınızda çok derecede insülin salgılanır ve kan şekerinin fazlası karaciğerde yağ olarak depolanmaya başlar.
40 dakika içinde: Kafeinin tamamı dolaşıma girmiş olur. Kan basıncı yükselir, karaciğerden daha çok şeker yapılarak kana geçer ve kan şekeri tekrar yükselir.
45 dakika içinde: Beyinde dopamin yapımı artar, mutluluk hissi başlar (eroinin etkisine aynı bir etki meydana gelir.) Tekrar kolaya ve tatlılara saldırırsınız. Bu kısır döngü devam ettiği süre karaciğer ve göbek yağlanması artar, vücudun bütün hücrelerinde leptin ve insülin direnci gelişir. Şişmanlık hastalığını başlatmıştır ve bütün dejeneratif hastalıkların nedenidir.