31 Mart 2017 Cuma

KERKÜK KAN AĞLIYOR. "ANKARA MÜTEREDDİT VE KARARSIZ" ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇERKEN TÜRKMENELİ DRAMI… Haber.Makale: Dr. Noyan UMRUK

KERKÜK KAN AĞLIYOR. 
ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇERKEN TÜRKMENELİ DRAMI…
Haber.Makale: Dr. Noyan UMRUK
Önce yakın geçmişten bazı başlıklar: “Şeriatçı vahşi katiller Suriye'de Türkmenlere de saldırıyor. AKP Hükümetinin ise katilleri besleyip, bakıp silahlandırmaya devam ettiği söyleniyor. Türk halkından toplanan vergiler Türkmenleri öldürenlere gidiyor. Irak'ta da aynısı oluyor. Barzani peşmergeleri ABD ordusu eşliğinde Türkmen yerleşim bölgelerine saldırırken Abdullah Gül "Onlar Şii" diyor. Türkmenler öldürülüyor, çöllere sürülüyor. Kerkük'te nüfus kayıtları yakılmış, Kürtlerin çoğunlukta olduğunu göstermek için dışarıdan Kürt nüfus yığılmış. Halen de saldırılar devam etmekte. Bu katliamların sorumlularından Barzani, Ankara'da AKP Kongresi'ne şeref konuğu ve konuşmacı olarak çağırılıyor, beyinsiz yandaşlar "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye tezahürat yapıyor.” “Benzer olay 2013'te Diyarbakır'da tekrarlanıyor.Dönemin başbakanı, Barzani ve Şivan Perver eller havada, alkışlanıyor, Emine Hanımefendi ağlıyor. “
Dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala: "Hatay'daki TIR’lar Türkmenlere gidiyordu." Diyor…
Buna karşılık; Suriye Türkmen Meclisi Başkan Yardımcısı Hüseyin el-Abdullah: "Ankara'dan (AKP Hükümeti'ni kastediyor) ne başka bir yardım, ne de silah yardımı alabiliyoruz. " diyor.
 Diğer bir Suriye Türkmen Meclisi Başkan Yardımcısı Abdurrahman Mustafa: "Bakan Ala'nın demecini gazetelerden gördüm. Benim böyle bir yardımla ilgili bilgim yok."diyor.
Suriye Türkmen Hareketi Sekreteri Rami Karaali: "Böyle bir yardımla ilgili bilgim yok."diyor. Bir başka Türkmen lideri Ali Mehdi “Biz artık alıştık sıkıntıya, göçe, ölüme.. Biz ölüp gidek, ama bunları Türkiye görmesin, Azerbaycan görmesin inşallah, Türkiye galmalı, Azerbaycan galmalı..." diyor. Gelelim yaşadığımız günlere… Barzani alayişle Ankara’ya geliyor… Damat Bey dahil malum zevatla görüşüyor…  Kuzey Irak bölgesel yönetimi flaması hava alanında bağımsız devlet bayrağı gibi göndere çekiliyor… Aynı flama T.C. cumhurbaşkanı ve başbakanı ile tarafların büyük memnuniyetini ifade eden görüşme fotoğraflarında yer alıyor…
Binali Bey de "Ne var bunda, ben Irak anayasasına da baktım, kendi parlamentoları falan var, devlet gibi" mealinde bir şeyler söylüyor… Barzani  Erbil’e dönüyor… Kerkük valisi, Irak anayasasına aykırı olarak, 'Kürdistan bayrağı” asılması talimatı veriyor; yetmiyor " Ankara'da, İstanbul'da asılan bayrak, Kerkük'te niçin asılmasın ki?" deyiveriyor … Sözde Kürdistan bayrağı sözde Kerkük Meclisi kararıyla tüm kamu binalarına asılıyor. Kerkük’te her taraf  aynı flamalar ile donatılıyor…
Bu sırada T.C. Dış İşleri Bakanı saf saf  “Nezircan Barzani  bize böyle dememişti…” diyebiliyor… Yoksa yine mi kandırıldınız be birader…
Barzani, düşük maliyetli, kar marjı yüksek Irak Petrolünün üçte birini oluşturan Kerkük petrol yataklarının tamamen üzerine oturma çabasında bir hayli mesafe almış oluyor…
Türkiye’yi yönetenlerin, bu gelişmelere göz yummakla ne gibi beklentiler içinde olduğunun düşünülmesi gerekiyor… Öte yandan Rojava'yı ilan eden PYD/YPG de ABD desteği ile Münbiç'ten sonra Rakka'ya girmek üzere..PKK uzunca bir süredir, Musul'dan Rakka'ya giden yol üzerindeki Sincar'da hakimiyetini pekiştirdi. Fırat Kalkanı operasyonu, ABD Dışişleri Bakanının Türkiye ziyaretinin ariefesinde  aniden bitiriliveriyor…  ABD yetkilileri    "Merak etmeyin biz söyleriz, sonra hem Kerkük'ten, hem Rakka'dan, hem Musul'dan çıkar giderler, şimdi IŞİD'e odaklanalım" falan diyor… Ve de ABD Dışişleri bakanı bu kadar hassas bir dönemde, muhalefetle görüşme gerği görmüyor!.. Atı alan Üsküdar'ı geçerken, Türkiye, muhteremi abad edecek ucube rejimle yatıp kalkıyor… Manzara bu… Şimdi gelelim ibret-âlem bir mektuba: Türkmenler o bölgenin en aydın, en aklı başında, en onurlu topluluğudur…  İşte onlardan bir aydının, pırıl  pırıl bir aydının, sayın Mahir NAKİP’in bir mektubu ulaştı bana, aynen aktarıyorum:
“IMPR tarafından Ankara’da düzenlenen ‘’Kürtler, Barış, Demokrasi ve Çözüm Modellerini Tartışıyor’’ toplantısına katıldım. Burada Irak’tan KDP, KYB, Goran ve İslami Kürt Partisi’nin temsilcilerinin yanında, Suriye’den ve İran’dan Kürt siyasetçiler bulundu. Türkiye’den BDP’den de katılım oldu. Bu masum başlık altında her ne hikmetse bütün katılımcılar Türkiye’deki Kürt açılımına hararetle temas etti. KDP adına konuşan Hemin Havramani, Türkiye’nin Kürtler konusunda daha güçlü ve sürdürülebilir adımlar atmasını, demokratikleşme paketi çerçevesinde yasal ve anayasal değişikliklere daha emin ve hızlı adımlarla ilerlemesi icap ettiğini ve Öcalan’ın basınla daha rahat ilişki kurmasının sağlanması gerektiğini vurguladı. İbretle dinledim. Doğrusu aklımdan, ‘Türkiye’den AKP, CHP ve MHP’nin temsilcileri Erbil’e gidip orada Irak Türkmenlerinin sorunları konusunda bir toplantı düzenleyerek Kürtlere bazı tavsiyelerde bulunsalar, Erbil Yönetimi acaba bunu nasıl karşılar’ sorusu aklımdan geçmedi değil. Neyse geçelim... 
Derken gündemimize tarihi! Diyarbakır buluşması düştü. Diyarbakır’da büyük  buluşma... Gün boyu süren töreni adım adım televizyondan izledim. Yetmedi, günlerdir medyada tartışılan bu konuyu takip ettim. Durumdan vazife çıkaranların, kelime ve ifadelerden mana bulanların ve dillerinin altından baklayı çıkaranların haddi hesabı yoktu. Erdoğan’ın Kuzey Irak Kürdistan Yönetimi demesi, var olan bir realiteyi ifade etmektedir. TBMM’nin ilk tutanaklarında da bu kelime var. Bunda bir beis görmeyebiliriz. Ama Diyarbakır Belediye Başkanı’na göre bu ifade Türkiye Kürdistan’ını da gündeme getirmiştir, yıllardır Kuzey Irak’ta yaşayan! Arzu Yılmaz’a göre de bu, Rojava’nın da batı Kürdistan olduğunun kabulü demektir. Nitekim PYD iki gün sonra Türkiye sınır kapısına yakın bir binanın üstüne yine kendi bayraklarını astılar. Daha neler ve neler...
Tabi ki bu gelişmeler Irak Türkmenlerini doğrudan ilgilendiren bir konu olmayabilir. Türkmenler elbette her şeyden önce Anavatanları Türkiye’nin huzur ve sükûnete kavuşmasını can-u gönülden arzular. Ama herkes emin olsun ki bu gelişmeler Irak ve Suriye Türkmenlerini ciddi şekilde endişe ve kaygıya sürüklemektedir. Sanki bir yağma var; bölge, kapanın elinde kalacak gibi görünüyor. Sanki bir dağılma olacak, Türkiye’nin gözü önünde ve biraz da hoşgörüsü ile Irak, Türkiye ve Suriye topraklarından doğacak büyük Kürdistan kurulacak ve bölgede yaşayan Türkmenler bu hengame içinde unutulup ya da eriyip gidecektir. Diyarbakır buluşmasından  bu anlamın çıkarılmasına izin verilmemelidir… 
Gelelim madalyonun diğer yüzüne… Erdoğan’ın konuşmasını dinlerken, satır aralarında Irak ve Suriye Türkmenlerini aradım; bulamadım. Kerkük, öyle bir şekilde telaffuz edildi ki Türkmen unsuru sanki yokmuş intibaını verdi. Herkes barıştan bol bol dem vuruyor. Her yere barışın gelmesi için herkes uğraşırken niye kimse aylardır patlamalarla sarsılan Tuzhurmatu’ya, Kerkük’e ve Telafer’e barışın gelmesini istemiyor? Habur’un yanında beş sınır kapısı daha açılacaksa, acaba bir tanesi bile olsa Telafer’e açılacak mı, yoksa hepsi ‘‘Kürdistan’a’’ mı bağlanacak? Bir zamanlar Türkmen temsilcisi Rahmetli Özal’ın sağında, Barzani ve Talabani ise solunda otururken, bugün Irak Türkmenlerini temsil eden ITC Başkanının esamisi bile zikredilmiyor. Yıllarca Başbakanımız tarafından kabul edilen Iraklı Kürt yetkililerin sayısını bilmiyorum ama neden 2006 yılından beri Türkmen lideri Sayın Başbakanımızın huzuruna kabul edilmemiştir?
UNPO’nun Genel Sekreteri Marino Busdachin Avrupa Parlamentosu’na gönderdiği şikayet mektubunda Türkmenlerin genel olarak Irak’ta ve özel olarak da Kerkük’te kaçırılmaktan korunmadıklarını, Tuzhurmatu’nun hedef olduğunu, arazilerinin Kerkük (Kürt) Valiliği tarafından gasp edildiğini ve bilumum Türkmenlerin asimile olmakla karşı karşıya kaldıklarını vurgulamaktadır. UNPO için önemli olan Türkmenler, Türkiye için önemli değil midir? Bu sorular, daha doğrusu buruk kaygılar sanırım bütün Türkmen aydınlarının içinden geçiyor. Bugün Tuzhurmatu iki yıldır süren patlamalar neticesinde bir hayalet şehre dönüşmüş; böylece Kerkük etrafındaki son Türkmen kalesi de düşmüştür. Bütün bu sitemleri dile getirirken Türkiye’nin güçlü bir ülke olduğundan da emin olduğumuzu unutmamaktayız. Eğer Başbakanımız, ağırladığı Barzani’den Türkmenlerin Kerkük ve Tuzhurmatu’da korunmalarını istese, ya da açılacak beş sınır kapısından birisinin Telafer’den geçmesini talep etse, Barzani’nin hayır demesi mümkün değildir.
Türkiye önemli bir sorununu çözmeye çalışırken bir başka sorunun doğmasına sebep olmamalıdır. ‘’Dimyat’ın pirincine giderken, evdeki bulgurdan olmamalıyız’’. Her ne kadar nüfusları ve nüfuzları azsa da Irak’ta ve Suriye’de Türkiye’ye gönülden ve samimiyetle bağlı tek topluluk Türkmenlerdir. Diğerleri hep geçici çıkarları için bugün Türkiye’den yana görünüyorlar. Türkiye Demokratikleşme Paketini açarken ve açmaya devam ederken; Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile her türlü siyasi ve iktisadi ilişkiyi kurarken, Türkiye içinde yaşayan Kürtlere barışı sağlayacak bazı haklar verebilir. Ama bu haklar ne Türkmenlerin Türkiye tarafından unutulması pahasına, ne de Barzani’nin de içinde parmağının olduğu, yok olmalarına sebep olmalıdır. Türkiye, ister Bağdat yönetimiyle ister Kürt yönetimi ile ilişkilerini düzenlerken Türkmenleri kaale almak zorundadır.
Türkmenlerin vebali 
Türkiye’nin boynundadır... 
Türkiye, Irak ve Suriye’de yaşayan Türkmenlere önem ve rol verdiği ölçüde, merkez ve yerel yönetimler tarafından önemseneceklerdir. Türkiye’de kim iktidarda olursa olsun bu tarihi realite akılda tutulmalıdır… Mahir NAKİP"
Sonuç: Gelin de Yüce önderin Sadabat Paktı ve Balkan Antantı gibi bölgesel politikalarını hatırlamayın… Adalar, Süleyman Şah ve nihayet Kerkük… Dileriz bu dalga Kıbrıs’a da vurmaz…Türkiye tek tek nüfus alanlarını kaybediyor… Görülüyor ki; ısrarla izlenen yanlış politikaların tam tersine, bölgede Türkmeneli dramı dahil her alanda daha etkin olabilmek için Irak ve Suriye yönetimleri ile yeniden sağlıklı ve tutarlı ilişkiler kurmak gerekiyor. 
İşte böyle… Takdir sizin sevgili okurlarım…
Dr. Noyan UMRUK noyanumruk@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder