29 Mart 2018 Perşembe

MİLLİ GÜVENLİK KONSEYİ: "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan MGK’dan terör yuvaları Menbiç, Sincar ve Kandil’e yönelik net mesajlar çıktı."

MGK’dan 3 hedef: Menbiç-Sincar-Kandil
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan MGK’dan terör yuvaları Menbiç, Sincar ve Kandil’e yönelik net mesajlar çıktı. Teröristlerin Menbiç’ten bir an önce çıkarılması, aksi halde Türkiye’nin inisiyatif kullanacağı vurgulandı

Milli Güvenlik Kurulu (MGK), dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında toplandı. 4 saat 20 dakika süren toplantının ardınan yayımlanan bildiride menbiç, Kandil ve Sincar’daki terör yuvalarının temizlenmesine yönelik kararlılık vurgulanırken, “PKK/PYD-YPG, DEAŞ, FETÖ/PDY” gibi terör örgütleri için ilk kez “proje terör örgütü” ifadesi kullanıldı. Böylelikle terör örgütlerinin, “temsilcisi olduğunu iddia ettikleri kesimlere zarardan başka bir şey getirmeyen; perde arkasındaki bazı odakların çıkarlarına hizmet etmekten başka bir şey yapmayan, esasen varlık nedenlerini de bu projeye borçlu oldukları” belirtildi. MGK’nın ardından yayımlanan bildiride şu ifadelere yer verildi:
PROJE TERÖR ÖRGÜTLERİ: PKK/PYD-YPG, DEAŞ, FETÖ/PDY gibi proje terör örgütlerinin eylemleri başta olmak üzere, milli güvenliğimizi hedef alan her türlü tehdide karşı hukuk çerçevesinde alınan ve kurulumuzca önerilen tedbirler gözden geçirilmiş; terörün sonlandırılması için yurtiçinde olduğu gibi, yurtdışında da aynı azim ve kararlılıkla sürdürülen mücadele kapsamlı şekilde değerlendirilmiştir. Türkiye’nin yurtdışı operasyonları karşısında, aldığı tüm desteğe rağmen tutunamayan terör örgütünün, yeniden ülke içinde eylemlere yönelme ihtimaline karşı gerekli tüm tedbirlerin titizlikle uygulanması hususundaki kararlılık teyit edilmiştir.
MENBİÇ ARINDIRILSIN: Zeytin Dalı Harekâtı neticesinde, terör örgütlerinin zulmünden kurtarılan Suriyelilerin harekâta gönülden destek vermesinin üzerinde önemle durulmuştur. Türkiye’de misafir edilen yüz binlerce Suriyelinin geri döndüklerinde güven içinde yaşayabilmeleri için gereken tedbirler değerlendirilmiştir. İşgal ettiği diğer yerlerde olduğu gibi Afrin’de de, çocukları silahlandıran, masum sivilleri canlı kalkan olarak kullanan, etnik temizlik dâhil her türlü insanlık suçunu işleyen bölücü terör örgütünün, DEAŞ ile işbirliği içinde olduğunun uluslararası kamuoyuna bir kez daha hatırlatılmasında fayda mülahaza edilmiştir. Menbiç’teki teröristlerin bir an önce bölgeden uzaklaştırılması gerektiği, aksi takdirde Türkiye’nin, diğer bölgelerde olduğu gibi burada da bizzat inisiyatif kullanmaktan çekinmeyeceği belirtilmiştir.
BİZZAT ENGELLERİZ: Fırat’ın doğusunda yuvalanan teröristlerle ilgili de aynı kararlılık vurgulanmıştır. Sincar ve Kandil başta olmak üzere, Irak’ın çeşitli yerlerinde de yerleşen terör örgütünün bölgedeki faaliyetlerinin, öncelikle Irak tarafından önlenmesinin beklendiği, aksi halde Türkiye tarafından engelleneceği ifade edilmiştir.
YUNANİSTAN’A UYARI: Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki gelişmeler hakkında genel bir değerlendirme yapılmış; bilhassa Yunanistan’ın iyi komşuluğa aykırı tutum ve davranışlarının hassasiyetle takip edildiği ifade edilmiş, Türkiye’nin hak ve menfaatlerinden asla taviz verilmeyeceği karar altına alınmıştır.

24 Mart 2018 Cumartesi

Son dakika: Gizli tanık 'Parmaksızlar' listesini ortaya çıkardı! Trump'ın papazı...

Son dakika: Gizli tanık 'Parmaksızlar' listesini ortaya çıkardı! Trump'ın papazı...
Amerikalı rahip Andrew Craig Brunson'a yönelik iddianamede Gizli Tanık Dua'nın polise ve savcılığa teslim ettiği dijital materyallerle ilgili detaylar da yer aldı.
Gizli tanığın ifadesinde yer alan "Parmaksızlar' olarak ilgimi çeken ve isimlerini yazdığım şahısların tümünün değişik olmakla birlikte bir parmakları yoktur. Bu şahıslar Mormon Kilisesi mensubudur" sözleri ise iddianamenin en dikkat çeken detaylarından biri...
Gizli Tanık Dua, ifadesinde teslim ettiği dijital verileri detaylarıyla açıkladı. Gizli Tanık; içerisinde 'Hayalet', 'Şahin' gibi kod adlarının yer aldığı listeler arasında 'Parmaksızlar' diye bir grubun özellikle dikkatini çektiğini belirterek, Hindistan'daki bir numara aranarak yapılan görüşmelere ilişkin de bilgi verdi. İddinameyi hazırlayan savcı Berkant Karakaya da iddianamenin son kısmında rahip Brunson için 'Kilise pastörü maskesi altında, daha çok istihbarat ve psikolojik savaş doktrini ile hareket eden gayrinizami harp elemanı gibi hareket ettiği' değerlendirmesini yaptı.
Hindistan üzerinden görüşme
"Size verdiğim bu CD içerisinde bulunan belgelerde birçok 9 resim, irtibat telefonları var. Yine aynı belgeler içerisinde Kiliseye bağlı olan ve Kiliseye bağlı olmayan gruplar var. Bu belgelerin bir kısmında kod isimler (Şahin ve Hayalet gibi) var. Bunların ilgili birimlerce özellikle araştırılmasını istiyorum. Bu isimlerin yanında yazılı olan bir telefon numarası var.O telefonu araştırdığımda belge içeriğindeki bulunan telefondan arandığında Hindistan Ülkesinden bir numara çıkıyor. Çıkan Hindistan'daki şahıs tarafından, kiminle görüşeceğiniz, ne görüşeceğiniz sorulduktan sonra, ilgili kişinin kabul etmesi üzerine Hindistan üzerinden bağlandıktan sonra görüşmenin gerçekleştirilebildiğini, Google'dan yapmış olduğum araştırmalardan öğrendim. Yine Kilise'nin e-mailinde ESP Turkey (Türkiye Espiyonaj/Casusluk) açılımı olan bir belge vardır. CD içeriğinde CIA ajanlarının (Bu CIA ajanlarından 2 tanesinin isimleri ........isimli şahıslardır. CD İçeriğindeki e-mailleri incelendiğinde de, bu anlattığım konu teyit edilebilir.)"
'Parmaksızlar'
"Ana dizinde 'TomSovoldi' isimli word dosyası içinde Kuleli Askeri Lisesinde İngilizceöğretmeni olarak görev yapan kişilerin isimleri vardır. Bu şahıslar Mormon Kilisesi mensubudur. 'Parmaksızlar' olarak ilgimi çeken ve isimlerini yazdığım şahısların tümünün değişik olmakla birlikte bir parmakları yoktur. Ana dizinde bulunan “İstanbul Contacts” isimli excel dosyasında ilgimi ve dikkatimi çeken konu ise askeri okullarda dil eğitimi ile ilgili birkaç subayın listede bulunmasıdır."
Savcı: 'Rahip değil; gayrinizami harp elemanı '
İddianameyi hazırlayan savcı Berkant Karakaya'nın iddianamenin sonundaki değerlendirmesine göre Brunson "Evangelist kilise pastörü maskesi altında, daha çok istihbarat ve psikolojik savaş doktrini ile hareket eden gayri nizamıharp elemanı gibi hareket etti. İzmir Protestan Diriliş Kilisesi Pastörü olarak tanık beyanlarında belirtildiği üzere çoğu özel eğitim almış asker ve istihbarat geçmişi olan kişilerden oluşan, özel teknikler ile faaliyet gösteren bir oluşum içerisinde PKK ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütleri ile koordineli bir şekilde ve bu örgütlerin amaçları doğrultusunda insani yardım, eğitim ve kurs gibi maskeler altında etnik köken, dini inanış ve mezhep farklılıklarını suiistimal ederek Ülkemizin bölünmesi, parçalanması, iç karışıklık çıkartılmak suretiyle halkın birbirine karşı kışkırtılması yönünde faaliyette bulundu. Tamamıyla bir casusluk faaliyeti olan, Akdeniz bölgesindeki tüm benzin istasyonlarının yerlerini ve bu benzin istasyonlarında çalışan insanların etnik kökeni, geceleyin bu istasyonlarda kaç kişinin görevli kaldığı, bu istasyonların en yakın köye yakınlıkları gibi, olası bir savaş, işgal veya bir kaos ortamında işgal veya düşman kuvveti tarafından lojistik merkezler olarak kullanılabilecek, yakıt desteği sağlayabilecek, yakıt deposu olarak kullanılabilecek, stratejik önem arz eden bu petrol istasyonları hakkında bilgileri derleyen ve bu nevi faaliyetler içinde bulunan hakkındaki soruşturma evrakı tefrik edilen şüpheli A.B.A ve kocası ile bu çerçevede çalışmalar yürüttü."

22 Mart 2018 Perşembe

THE ECONOMİST: "Türk medyası Suriye’deki durumu doğru haberleştirmeye cesaret edemiyor!.."

Türk medyası Suriye’deki savaşı doğru olarak haberleştirmeye cesaret edemiyor!..

İngiliz Economist dergisi mart başında yayınladığı “Medyanın ağzını bağlamak: Türkiye’de kimse Suriye’deki savaşı doğru olarak haberleştirmeye cesaret edemiyor” başlıklı makalede, Zeytin Dalı Harekatı’nın Türk medyasında nasıl yer aldığını inceledi. Makalede 100’den fazla gazeteci hapisteyken, haberleştirmemenin daha ihtiyatlı bir davranış olduğu yorumu yapılıyor.
Economist’in yazısı, Afrin’deki harekatın başlangıcında, Başbakan Binali Yıldırım’ın bir sabah ülkenin önde gelen medya temsilcierini toplayarak onlara operasyonu nasıl haberleştirmeleri gerektiğine dair talimatlar verdiği hatırlatılarak başlıyor.
“Bir katılımcının söylediğine göre muhabirlere ‘Türkiye’nin ulusal çıkarlarını akıllarından çıkarmamaları’ öğütlendi. Uluslararası medyada yayınlanacak olan haberlere, büyük olasılıkla ‘terör propagandasına’ platform oluşturacakları düşünülerek, dikkatli yaklaşılması gerektiği söylendi.”
“Okuyuculara, sivillerin zarar görmemesi için ordunun azami dikkat ve özen gösterdiğinin hatırlatılması istendi. Haberlerde Türk askerlerinin IŞİD’e ek olarak Kürt güçlerle savaştığının söylenmesi gerektiği belirtildi – ancak Afrin’de IŞİD savaşçısı yok.”
“Kimse verilen sayıları sorgulamıyor”
Economist, birkaç basın kuruluşu dışında Türk medyasının hükümetin bu tavsiyelerine sadık kaldığını belirtiyor: “Ana kanallar Türk ordusu tarafından alınan köyleri ve öldürülen YPG’lileri (Halk Savunma Birlikleri) ilk önce duyurabilmek için birbirleriyle yarışıyor.” “Haberler, hükümet açıklamaları ve ordunun bilgilendirme notlarının harmanlanmasından öteye geçemiyor.” Makalede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye yönelik “Hiç Osmanlı tokadı yememiş oldukları belli” sözlerinin ertesi gün 16 gazetenin manşetinde olduğu hatırlatılıyor. Economist, Türk medyasının resmi makamlardan yapılan açıklamaları başka kaynaklardan kontrol etmediğine de dikkat çekiliyor: “Türk ordusu Afrin’de tek bir sivile bile zarar vermeden 2 binden fazla YPG’liyi ‘etkisiz hale getirdiğini’ savunuyor. Tek bir ana akım medya kuruluşu bile bu sayıları sorgulamadı.”
“Medya patronları, ekonomik çıkarlarını gözeten büyük iş adamları”
Economist Türkiye’de 100’den fazla gazetecinin cezaevinde olduğunu hatırlatıyor ve “Erdoğan bunu bu şekilde tutmakta kararlı. […] Tutuklamalar son silahları” diyor. Makalede Türk medyasının ekonomik yapılanmasının, hükümetin istediği haberlerin yapılmasında rol oynadığına da dikkat çekiliyor: “Türk hükümetinin istediği yayını alabilmesinin sağlayan şey aslında daha incelikli bir teşvik ve yaptırım sistemi. En büyük haber kuruluşlarının sahipleri aynı zamanda madencilik, inşaat ve gemi taşımacılığı gibi sektörlerde çıkarları olan büyük iş adamları. Kazançlı devlet ihalelerini kaybetmek istemiyorlar.” “Hükümeti eleştiren uzmanlar ana haber kanallarına çıkarılmıyor. Hükümet baskısıyla işten çıkarılan muhabirler iş bulamıyor. Diğerleri ise davadan davaya sürükleniyor. Bir muhabir ‘Artık sansüre gerek yok. Gazeteciler kendilerinden ne istendiğini biliyor’ diyor.”
“Korku iklimi“
Dergi, “Türkiye’deki korku iklimi, sürmekte olan Olağanüstü Hal ve darbe girişimi ardından dizginlerini koparan milliyetçi fanatizm, Afrin’deki savaşı objektif olarak haberleştirmeyi imkansız kılıyor” yorumunu yapıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu dergiye yaptığı açıklamada “Gazetecilerin, vatan hainliği ile suçlanmadan eleştirel haber yapabilmesi mümkün değil” diyor. Economist, sosyal medya üzerinden savaş karşıtı paylaşımlar yapan 800’den fazla kişinin gözaltına alındığını da belirtiyor. “Gazeteler, Suriye rejiminin Guta ya da İdlib’deki saldırılarını haber yaparken kaynak olarak kullandıkları Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR), Afrin konusundaki raporlarını görmezden geliyor. SOHR operasyon başladığından bu yana sınırın Suriye tarafında en az 112 sivilin öldüğünü, Türkiye’de ise atılan roketler nedeniyle 7 sivilin hayatını kaybettiğini söylüyor.” Yazı, gazeteci Kadri Gürsel’in sözleriyle son buluyor: “Sivil ölümleriyle ilgili tüm haberler yalan haber ya da terör propagandası olarak kabul ediliyor.”
KAYNAKhttps://www.turkishnews.com/tr/content/2018/03/21/turk-medyasi-suriyedeki-savasi-dogru-olarak-haberlestirmeye-cesaret-edemiyor/

15 Mart 2018 Perşembe

SON DAKİKA "ŞOK HABER" İYİ PARTİ SARSILIYOR. AKŞENER ÇÖKTÜ!..

Akşener çöktü: Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Erdem partisinden istifa etti!
İYİ Parti’de büyük deprem yaşanıyor. Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Erdem görevinden ve partisinden istifa ettiğini açıkladı. (A+A-)
İYİ Parti’de Mustafa Erdem şoku yaşanıyor. Özellikle Koray Aydın’a olan yakınlığıyla bilinen Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Erdem, Ankara İl Kongresinde yaşanan olayları neden göstererek, hem görevinden hem de İYİ Parti’den istifa ettiğini açıkladı.

HUKUK VE SEÇİM İŞLERİNDEN SORUMLUYDU
Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Erdem, Ankara il kongresindeki olaylar nedeniyle istifa etti.
ERDEM’İN ŞOK İSTİFA AÇIKLAMASI
Sosyal meday üzerinden yaptığı açıklamada "‪İYİ Parti Kurucular Kurulu üyeliği, Genel İdare Kurulu üyeliği ile Hukuk ve seçim işlerinden sorumlu genel başkan yardımcılığı görevlerimden 12 Mart 2018 tarihi itibari ile ayrılmış bulunmaktayım. Siyasi hayatım boyunca bana desteklerini esirgemeyen bütün gönüldaşlarıma yürekten şükranlarımı sunuyorum. Herkesten haklarını helal etmelerini istiyorum. Allah’a emanet olunuz..." dedi.


AKŞENER’E BÜYÜK DARBE
Genel Başkan Yardımcısı Erdem’in istifası İYİ Parti içerisinde yaşanan çok büyük kavga ve tartışmaların son noktası olarak nitelendirilirken, Meral Akşener’in yaşanan bu istifayı nasıl karşılayacağı merak konusu. İYİ Parti içerisinde yaşanan büyük çalkalanmaların artık durdurulamaz hale geldiği ve çok yakında parti içerisinde büyük çekişmelerin ve istifaların geleceği de konuşulanlar arasında.
(KAYNAK: Hakan Sönmez siyasetcafe.com)
-YORUM, ELEŞTİRİ VE KATKILAR:
Sayın Sınacı, (Ulusal Haber & Ulusal Ajans) 
Parti ci değilim.Fakat  bir ideal bir inanç niye çöksün?
Sayın Hüsamettin Cindoruk uzaktan takip ettiğim politikacı.Güzel Konusur fakat hep kaçarMeclis Baskanlığınan kaçar,siyasetten kaçar,DYP den kaçar.
Genç Parti ,propaganda çalışmaları yaparken,''Bu partinin harcadığı paralar '' kanunsuzdur dedi.Fakat sonunu getiremedi.TC ye yapılan   büyük kötlüklerin yolunu engellemedi.
Simdi düşünüyorum,biz lider yetiştirme cabasında bulunmıyan toplumuz.
Ben kendime bakıyorum,hayatım hep kendimi kurtarmakla geçmiş.
Gürcüsü,Yahudisi,Ermenisi,Rumu,Arab ı,Kürdü ,Global Güclerin dinci sahtekarları gelip ,basımıza lider oluyor.
Biri çıkyor çiftlik Bank kuruyor,halkı dolandırıyor.Biri çıkıp,sen nasıl banka kurarsın demiyor.Adam para topluyor.Herhalde bazılarını besliyordur.
Lider ,topraktan çıkmaz.Yetişir.
Geçte olsa Klasik Müzik dinliyorum.Yahu ,tabiatı şiirleştiren bu müzüiği dinliyen toplumlar,o güzelim tarım alanlarını çıkar üğruna  beton yığınına çevirmez dedim.
Allah ın yarattığı güzellikleri görenler,Yüce Allah ı daha iyi tanır.
İçlerindeki ,kin ve nefreti öne çıkaran ve Allah ın yarattığı canlıları ,yapıları,güzellikleri yok eden insanların  Müslümanlıkla ne ilgisi olabilir?
Ben rejimi beğenmiyorum diye yıkıcı muhalefet yapan ,Suriyeli isyancılar  ne kazanacak?
Sadece Yabancı sömürgecilere hizmet ediyorlar.
Bende ülkemin soyulmasına,yağmalanmasına karsıyım.Onu yaptıranlara karsı muhalifim.
Fakat,muhalifim diye,Yabancı güçlerle isşbirliği yaparak ,yıkmak,yakmak ,öldürmek benim yolum olamaz.
Güzellikle,mantıkla  TC ayağa kaldırmak zorundayız.
Ticarette gördüm,Kötülük yapanların çoğu silindi.Yalancı,sahtekar siyasetçilerde silinecek.Bu Tabiatın kanunudur.
Bir Erdem gider bin Erdem gelir.
Erkan Mumcu ,bağırdı ,çağırdı,Melih amca seçimden önce kendisini ni ziyaret etti.
Seçimi bıraktı,eşini aldı Avrupa gezisine   gitti.
Melih amca ona bir sekilde kanca atmış olabilir.
Adamın sesini sonsuza kadar kestiler.
Gur-Buz

E-Turkiyeyiz Biz dagitim listesi Turkish Forum - Dunya Turkleri Birliginin yayin organidir ve web sitesi http//www.turkishnews.com ile birlikde calisir.. facebook siteleri ise https://www.facebook.com/TurkishForumPage ve https://www.facebook.com/turkishnewspage olarak secilmisdir

12 Mart 2018 Pazartesi

Batı Asya’nın kadınları Ankara’da buluştu. Programda konuşan Türkiye, İran, Filistin, KKTC ve Azerbaycan temsilcileri Batı Asya’nın kadınları olarak ABD emperyalizmine ve İsrail siyonizmine geçit vermeyeceklerini ilan etti. (Temsil Heyetimiz oradaydı: Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN ve Seyfeddin ÇELİK)

Batı Asya'nın kadınları buluştu:
"Emperyalizme geçit vermeyeceğiz!."


Batı Asya’nın kadınları Ankara’da buluştu. Programda konuşan Türkiye, İran, Filistin, KKTC ve Azerbaycan temsilcileri Batı Asya’nın kadınları olarak ABD emperyalizmine ve İsrail siyonizmine geçit vermeyeceklerini ilan etti. Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) ABD emperyalizmine ve İsrail siyonizmine karşı Batı Asya’nın kadınlarını bir araya getirdi. ‘Batı Kadın Buluşması’ sloganıyla Türk-İş Genel Merkezi’ndeki konferans salonunda bir araya gelen kadınlar sık sık , "Kahrolsun Amerikan emperyalizmi’, “Filistin halkı yalnız değildir” sloganlarını attı. İstiklal Marşı ve saygı duruşunun ardından başlayan etkinliğin açılış konuşmasını CKD Genel Başkan Yardımcısı Pınar Gül yaptı. Emperyalizme karşı mücadelede bütün devletlerin birlikte çalışması gerektiğini söyleyen Gül,“Yaşadığımız kapitalist sistem kadın, erkek çocuk demeden insanlığa karşı zalim bir saldırıyla varlığını sürdürüyor. Bizler de emperyalizme inat bölgemizdeki kadınları bir araya getirmeye çalıştık. Batı Asya kadınları el ele tutuşarak Zeytin Dalı Harekatı’nda askerimize sahip çıkacaktır. İsrail siyonizmine en büyük yanıtı Batı Asya kadınları verecektir” dedi.
‘KADIN BİR NESLİ DEĞİŞTİREBİLİR’

Filistin Büyükelçisi Fead Mustafa ise yaptığı konuşmada Filistin kadının tıpkı Türk kadınları gibi erkeklerle birlikte mücadele ettiğini vurgulayarak şunları söyledi:
“Bugün burada olmak benim için büyük bir onurdur. Bu münasebetle kadınların çağdaş dünyamızda nasıl rol aldığını gösteriyoruz. Açıkçası kadınların hayatımızda önemli aktif rolünü bir konuşmaya sığdırmak mümkün değildir. Kadın bir nesli tamamıyla değiştirebilir. Filistin’de de kadınların korunması için önemli adımlar atıldı. Tüm alanlarda kadınlar erkeklerle çalışmaktadır. Bugün İstiklal Savaşlarında olduğu gibi Türk kadını erkeğinin yanında durmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’ne özellikle Filistin davasına verdiği destekten dolayı teşekkür ediyoruz. CKD olarak da bizleri ziyaret ettiniz. Verdiğiniz mesajı halkımıza ulaştırdık. Yaşasın Türkiye-Filistin dostluğu.”
‘MEHMETÇİK BATI ASYA’YININ KAPILARINI ÖRÜYOR’
Konuşmaların ardından etkinliğin paneline geçildi. Panelin oturum başkanlığınıVatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Türkiye’nin ilk kadın orkestra şefi, Türkiye Sanatçılar Birliği Başkanı İnci Özdil yaptı.Batı Asya kadınlarının emperyalizme karşı vatan topraklarını savunmak için ortak mücadele etmesi gerektiğinin altını çizen Özdil, “Vatan mücadelesi veren ordularımıza sahip çıkmak en öncelikli görevimiz olmalıdır. ABD, İsrail ve AB ülkelerinin bölgemizde milli devletleri yok etme amacıyla ortaya sürdükleri gerici kışkırtıcılığa karşı bölge ülkeleri olarak barışı savunmamızın yanı sıra milli devletlerimize her zamankindendaha fazla sahip çıkmak zorundayız. Ortak tarihlerimiz bize emperyalizme karşı mücadelede silah arkadaşlığı görevini de yüklemektedir. Ülkelerimizin birliğini ve Batı Asya çağını güç birliği yaparak kurabiliriz. ABD ve İsrail artık Türkiye kalelerini aşamayacaktır. Batı Asya’nın kapılarını bölücülere ve gericilere kapatıyoruz. Mehmetçik Afrin’de Batı Asya kapılarını örüyor. Batı Asya’nın gelişini buradan müjdeliyoruz. Batı Asya’yı Afrin’de savaşan Mehmetçik, Suriye’de savaşan ordu ve halk kuruyor” dedi.
‘İRANLI KADINLAR TARİH YAZIYOR’

Aydınlık'ın haberine göre, konuşmasında kadının gücüne dikkat çeken İran Kadın Kuruluşları Temsilcisi Prof. Zeinab Shariatmadar da şunları dile getirdi: “Bu dostluk ve gönül birliği ortamında olmaktan çok mutluyum. Öyle bir ülkeden geliyorum ki, kadınlar toplumunyararı için karar verip uyguluyorlar. Aslında kadınlar on yıllardır tüm gücünü millete göstermek için çalışıyor İran kadınıda kadınların gözü önünde yeniden bir tarih yazıyor. Batı ülkeleri aslında kadını ihtiyaç duyduğunda önemsiyor. Batıkadın gücüne ne zaman ihtiyaç duyuyorsa o zaman kadın haklarını hatırlıyorlar. Aslında Batının kadına bakışını anlamak için çaba harcamamıza gerek yok. Boşanma kimsesiz çocuklar gibi istatistiklere bakmamız da yeterlidir. Batı kadınının hedefi bugün Avrupa’daki ya da ABD’deki kadınlar değil, bizim ülkemizdeki kadınlardır.Geçmişe nazaran İran kadınları daha aktiftir. Devrimin başarılı olmasında da kadınların rolü önemliydi.”
‘ZAFERE KADAR MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ’
Filistin Kadın Kuruluşları Federasyonu Başkanı İntizar AL Wazir da tüm ülkelerde önemli olaylara kadınların öncülük ettiğini bildirdi. Konuşmasında ABD ve İsrail’in Filistin halkına yaptığı zulmü anlatan Wazir sözlerine şöyle devam etti: “Bizim halkımız ABD başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak saymasını protesto ediyor. Bunu kabul etmiyoruz. Trump’ın radikal sağı kucaklaması Netenyahu yönetiminin zulmüne ışık tutmuştur. Halkımız erkeği, kadını, çocuğu yani toplumun her kesimi işgale karşı mücadeleye devam etmektedir. Filistinli kadın, erkek dava yoldaşıyla birlikte İngiliz emperyalizmine karşı nasılmücadeleettiyse topraklarını bölmeye çalışanİsrail’e karşıda mücadele etmektedir. İşgal zindanlarında yatan kadınlarımızın, erkeklerimizin özgürlüğü için sizleri de bizimle mücadeleye davet ediyoruz. Yaşasın Türk-Filistin kardeşliği. Yaşasın Kudüs Devletinin özgür başkenti. Mücadele eden Filistinli kadınlara selam olsun. Zafere kadar mücadeleye devam edeceğiz.”
‘KADIN-ERKEK MÜCADELE EDECEĞİZ’

Konuşmasına Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Azerbaycan’ın sevinci sevincimizdir, kaderi kaderimizdir’ sözlerini hatırlatarak başlayan Azerbaycan ve aynı zamanda Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi temsilcisi Avukat Saide Ekmen de şunları kaydetti:
“Gerçek şu ki, Batı devletlerinin Azerbaycan’ın içinde bulunduğu duruma yaklaşımı sırf Ermenistan-Azerbaycan çatışması yönünde değil, genel olarak Türk ve İslam karşıtı boyutunda şekillenmiştir. Batı devletleri Ermeni meselesini milli, dini ve psikoloji açıdan göz önünde bulundurarak, Hıristiyan Ermenistan’a destek vermektedirler. Bu destek geçmişten miras kalan Türk ve İslam karşıtı Haçlı zihniyetidir.Bizler barıştan yanayız. Bunun için bugün buradan tekrar ilan ediyoruz. Kadını erkeği, genci yaşlısı emperyalistlerin oyunlarına karşı millet, ırk, din gözetmeden mücadele edeceğiz.”
Kıbrıs Türk Kültür Derneği Genel Sekreteri Gönül Kalyon ve CKD Genel Başkan Yardımcısı Pınar Gül de ABD emperyalizmine karşı tüm insanları mücadeleye davet etti.
SONUÇ BİLDİRGESİ
Konuşmaların ardından Pınar Gül, programın sonuç bildirgesini okudu. Sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi: “Kültürü, medeniyeti üreten ve gelecek nesillere aktaran biz kadınlar, tehditlere karşı ülkelerimizin bağımsızlığını dayanışma ile koruyacağız. Batı hayranlığından hızla sıyrılıp binlerce yıllık tarihi geçmişimizle birbirine benzeyen yanlarımızı besleyip geliştirmek zorundayız. Ayrılıklarımızı değil benzerliklerimizi ön plana çıkaracağız. İnanışlarımız, dinimiz ortak. Batı Asya kadınları olarakel ele tutuşarak emperyalizme geçit vermeyeceğiz. Bugün bir daha hiç bırakmamak üzere ellerimizibirbirimize kenetleyerek Batı Asya da bu buluşmalarının tekrarını sağlayacağız. Böylelikle ülkelerimize de öncülük edeceğiz.Yaşasın Batı Asya Kadınları.”
MESAJ GÖNDERENLER:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
Eski TBMM Başkanvekili Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Korkmazcan
CHP Milletvekili Necati Yılmaz
CHP Milletvekili Bülent Kuşoğlu
CHP Milletvekili Levent Gök
CHP Milletvekili Candar Yüceer
CHP Milletvekili Öztürk Yılmaz
KATILIMCILAR:
Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN ve Seyfeddin ÇELİK
Vatan Partisi Genel Sekreteri Utku Reyhan
Vatan Partisi Ankara İl Başkanı Kamil Dede
Bağımsız Milletvekili Aylin Nazlı Aka
Kıbrıs Büyükelçilik Müsteşarı Aysan Atılgan
İran İslam Cumhuriyeti Müsteşarı Jebrail Mohammadzadeh
Prof. Dr. Dilek Gözütok
Eski Çalışma Bakanı İmran Aykut
Emekli Tümgeneral Naci Beştepe
Eski Çocuk İstismarı Önleme Derneği Başkanı Türkay Asma
KAYNAK: ulusal.com.tr // (10 Mart 2018 Cumartesi)

BİLİM VE GELECEK "Bilim ve Gelecek Ankara afişi" İzlem GÖZÜKELEŞ & Dr. Anıl SINACI

BİLİM VE GELECEK
"Herkes İçin Bilim Seminerleri" 
1. Kişisel Bilgisayarlardan Nesneleri İnternetine: "Dijital Mülksüzleştirme ve Müşterekler"
İzlem Gözükeleş (Bilgisayar Mühendisi, Bilişim Yazarı)
2. Yapay Zekâ ve Uygulamaları
Dr. Anıl SINACI (Bilgisayar Mühendisi) 


8 Mart 2018 Perşembe

GÜNÜN HABERİ "İZMİR’DE 400 AVUKAT KADINA KARŞI ŞİDDETLE MÜCADELE EDİYOR" İZMİR

İZMİR’DE 400 AVUKAT KADINA KARŞI ŞİDDETLE MÜCADELE EDİYOR
İzmir Barosu, 8 Mart Dünya Kadınlar günü dolayısıyla, İzmir Adliyesi’nde bir basın açıklaması yaptı. “Kadın yaşarsa insanlık vardır” denilen basın açıklamasında, müftü nikahının Kadınların Medeni Kanunla elde ettiği bir çok hakkının ortadan kaldırılmasına yol açabilecek nitelikte bir gelişme olduğu vurgulandı. Açıklamada 8 Mart’ın anlamının, kadını eve erken yaşta kapatıp dünyadan bihaber yaşatıldığı gün yerine, tüm haklarının kavranması, istenmesi uğruna her tür mücadeleyi verebilmesi için istisnasız tüm kadınların eğitimden yararlandığı, eğitimin amacına ulaşması demek olduğu vurgulanarak, eğitimle kadınların, istihdamda daha etkin olduğu, sadece anne ve eş olarak değil, erkeklerle eşit koşullarda olması gerektiğinin bilincine ulaşabileceği söylendi.
Basın açıklamasında konuşan İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan ise İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezi’nde 400’e yakın gönüllü avukatın görev aldığını ve İzmir Adliyesi içerisinde bulunan merkezde şiddet mağduru kadınlara hukuki destek verdiklerini ifade ederek, Kadın Hakları Merkezi’ne 3745 başvuru yapıldığını, her başvuru için birden fazla hukuki girişimde bulunulduğu düşünüldüğünde bu rakamın on binleri bulduğunu söyledi. Kadın Hakları Merkezi’nde gönüllü olarak çalışan avukatların aldıkları eğitimlerle sürekli kendilerini geliştirdiklerini, ulusal ve uluslar arası gelişmeleri yakından takip ettiklerini söyleyen Av. Aydın Özcan, bu konuda gelen talepler doğrultusunda farklı barolarda eğitimler düzenlediklerini sözlerine ekledi.
Baroların ve sivil toplum örgütlerinin verdikleri tüm bu mücadeleye rağmen kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin her geçen gün arttığını söyleyen Aydın Özcan, Ocak ayında yirmiyi aşkın, Şubat ayında ise 47 kadının öldürüldüğünü söyledi. “Bu toplumsal bir yaradır” diyen Av. Aydın Özcan, başta TBMM’ndeki siyasi partiler olmak üzere, barolar ve sivil toplum örgütlerinin bu toplumsal yaraya parmak basmaları gerektiğini ifade etti. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin yolunun en başta eğitimden geçtiğini dile getiren Aydın Özcan, cinsel istismarla ilgili getirilmek istenen 12 yaş sınırına da değinerek, “altı bakanlık bir araya geliyor, 12 yaş sınırını getiriyorlar. Bunun neresi mücadele? Bu adeta suça teşvik” dedi. 12 yaş sınırı getirilmesinin 13 yaşında, 14 yaşında çocukların evlenmesinin yolunu açacağını söyleyen Av. Aydın Özcan, İzmir Barosu olarak bu konuda girişimde bulunacaklarını sözlerine ekledi.
Okunan Basın açıklamasının tamamı şöyle:
BASINA VE KAMUOYUNA
Dünya Kadınlar Günü de dense, Dünya Emekçi Kadınlar Günü de dense kadın her yerde emekçidir, kadın her yerde kadındır. Tüm kadınların birlikte anılacağı bir gündür 8 Mart.
Belli bir günde olması, kadın sözcüğü ile tamlanması değildir bu günü önemli kılan. İnsan hakları temelinde tüm kadın hakları ile birlikteliğidir. İç içeliğidir ve ayrılmazlığıdır.
Takvimin bir günüdür 8 Mart. Uzun yıllar süren çabaların sonunda belirlenmiş olsa da bir gün adı. Önemli bir gün adıdır. İşte bu günde, sadece bu günde kadınları anmak, gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda sürekli bu günü vurgulamak değildir bu günü önemli kılacak olan.
Bu gün, kadınların yıllarca önce başlattıkları ve yıllarca süren ‘’eşit işe eşit ücret’’ “iyi çalışma koşulları” ‘’çalışma saatlerinde yaşama uygun düzenleme ‘’ “süt izninin verilmesi” gibi taleplerinin, her şeyden önce eşitlik halinin uygulandığının görüldüğünde değerlidir, önemlidir,
Kadınlar sadece bu günde emekçi değildir, her günde emekçidir .
Sadece bu günde eşittir ya da eşit olmalıdır söylemlerinin dışında kalmalı, gerçekten tüm uygulamalarla eşitliğin tam ortasında olmalıdır kadın.
Kadın, kayıt dışı çalışmak yerine sosyal güvencesinin gücü ile çalıştığında,
Hem kamuda hem de özel sektörde karşılaştığı engeller ortadan kaldırılarak yönetici olabilmesi sağlandığında, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk imzacısı olduğu ‘’ Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Sözleşme, yani İstanbul Sözleşmesi lafzıyla ve ruhuyla uygulamaya geçtiğinde, önemini ve değerini anlayacaktır kadın.
İşte 8 Mart kutlamasını yapabilecektir tüm umutlarıyla, sevinçleriyle.
Yoksa ; 8 Mart, küçük yaştaki kadının imamın da kıyabileceği nikahla genişletilen uygulama ile evlendirilip, omuzlarına kaldıramayacağı ağırlıktaki yükle yaşarken kutlayacağı gün değildir.
Kadınların Medeni Kanunla elde ettiği bir çok hakkının ortadan kaldırılmasına yol açabilecek nitelikte bir gelişmedir müftü nikahı. Değişen Nüfus Kanununda müftüye verilen bu yetki, görevlendireceği kişilerle, imamlar tarafından da kullanılır haldedir.
Bu nikahla kadın çocuk yaşta eştir, çocuk yaşta annedir. Çocuk yaştan itibaren de eğitimsiz…
8 Mart, kadını eve erken yaşta kapatıp dünyadan bi haber yaşatıldığı gün yerine, tüm haklarının kavranması, istenmesi uğruna her tür mücadeleyi verebilmesi için istisnasız tüm kadınların eğitimden yararlandığı, eğitimin amacına ulaşıldığı gündür.
Bu eğitimlerdir ki; kadınların, istihdamda daha etkin olduğu, sadece anne ve eş olarak değil, erkeklerle eşit koşullarda olması gerektiğinin bilincine ulaşmasıdır.
Kadınların bu bilince ulaşabilmesi için eğitim zorunludur. Ancak eğitimden daha zorunlu olan, kadının yaşamasıdır. Her gün bir yenisini duyduğumuz erkek şiddeti ile katledilmiş bir kadın haberinin olmadığı gündür ancak 8 Mart. Kadın yaşarsa güzeldir dünya. Kadın yaşarsa insanlık vardır. Kadın yaşarsa umut vardır. Kadın, içinde barındırır sevgiyi, umudu, barışı, emeği.
Ne kadar da zor olsa, ne kadar da imkânsıza yakın görünse de asla umut yok olmaz, olmamalıdır.
Bir ana olan kadının, çocuğunun cinsel istismara uğradığını görmediği yaşamadığı bir gündür 8 Mart. Hele de hızla artan 3-4 yaşına kadar çocuğa uygulanabilir hale gelmiş, cinsel istismar vahşetinin yok edilmesi çalışmalarına geç de olsa başlanmış olduğu günlerde, bu çalışmalara ‘’ zina’’ hadım’’ ‘’idam kavramları ile toplumu tatmine yönelik çabalar yerine köklü çözümlerle, güçsüzlerin korunabileceğine inandığı gündür kadının. Ve 8 Mart Kadın emeğinin, kadının sömürüsüz bir dünyada varoluşu gerçekleştiğinde önemlidir. İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi olarak diyoruz ki ; Kadınların ‘’ insanca yaşamasını sağlamak adına yine tüm gücümüzle yılmadan çalışacağız. Ve yine diyoruz ki ; "Bir ülkenin yarısı ayaklarından toprağa zincirlendikçe, geri kalanı yükselemez!"
Saygılarımızla.
İzmir Barosu Başkanlığı

1 Mart 2018 Perşembe

ANLAŞILAN, HÜKÜMETİN BU ŞEAMETTEN HABERİ BİLE YOKTU!.. KOBANİ HIYANETİ SIRASINDA BU KEFERE HEP ANKARA'DAYDI. "İlker Başbuğ’dan, Salih Müslim PKK’lı açıklaması"

KORKUNÇ GERÇEK!.. İlker Başbuğ: Salih Müslim'i PKK, 2002'de Suriye'ye Gönderdi
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Çekya'nın yakalayıp serbest bıraktığı Salih Müslim'in, KCK-PKK tarafından 2002'de Suriye'ye gönderildiğini açıkladı. Başbuğ: YPG, PKK'nın koludur, bu kadar basit" dedi. (01 Mart 2018 Perşembe)
Eski Genelkurmay Başkanı İlker BAŞBUĞ, PYD-YPG'nin 2002'de PKK'nın 8'inci kongresinde kurulduğunu, Salih Müslim'in, KCK'nın, PKK'nın yürütme organı içindeyken Suriye'ye gönderildiğini belirterek, "YPG-PYD, PKK'nın Suriye kolu bu kadar basit" dedi. Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (ANSİAD) 4'üncü olağan toplantısının konuğu oldu. Başbuğ, Ortadoğu ve Türkiye başlıklı bir konuşma yaptı.
"SALİH MÜSLİM PKK'LI"
PYD'nin siyasi parti, YPG'nin ise silahlı unsuru olduğunu anlatan İlker Başbuğ, PYD-YPG'nin 2002'de PKK'nın 8'inci kongresinde alınan kararla kurulduğu bilgisini verdi. Konuşmalarında PYD'yi kullanmadığı, YPG'yi kullandığını ve ikisinin de aynı kapıya çıktığını belirten Başbuğ, "PYD eşittir YPG, eşittir PKK, eşittir KCK. Niye, 2002 yılında PKK'nın 8'inci kongresinde alınan kararla kurulmuştur. Yapılanma 2003'te. Başına kimi veriyorlar? Salih Müslim. 2003'te Salih Müslim, KCK'nın yürütme organı içinde, PKK'nın asli yapılanmasında yer alan birisi. Ona diyorlar ki 'Sen git kardeşim Suriye'de bir parti oluştur vesaire.' 2003'te adam geliyor bu yapılanmanın başına geçiyor" dedi.
"YPG-PYD, PKK'NIN SURİYE KOLU"
Salih Müslim'e tam olarak güvenilmediğini, bu nedenle askeri yapılanmada, Suriye'de PYD ve YPG'nin kontrolünün Sofi Nurettin diye PKK'nın lider kadrosundan birinin gönderildiğini ifade eden Başbuğ, "Kim bu Sofi Nurettin? PKK'lı. Bizim Güneydoğu'da falan çatışmalardaki adam. Hala orada bu Sofi Nurettin. Şimdi 2003'te başlayan bir yapılanma var. YPG-PYD, PKK'nın Suriye kolu, bu kadar basit. Biz bunu gördük mü, ne kadar anlatabildik? Salih Müslim PKK'lı adam. Özellikle PYD-YPG'yi bazı ülkeler terör örgütü olarak tanımlıyor. Ama PKK, başta Amerika olmak üzere birçok ülkenin terör listesinde" diye konuştu.
SURİYE'NİN KUZEYİNE ÖCALAN TALİMATI
2013 sonlarına doğru ise Abdullah Öcalan'ın, 'Hemen Suriye'nin kuzeyinde kantonları, özerk bölgeleri kurun' dediğini belirten İlker Başbuğ, Rojova, Afrin, El Cezire ve Fırat'ın doğusundaki özerk bölgelerin o zaman kurulmaya başlandığını dile getirdi. Başbuğ, "2015'te gördüğünüz resim şu; PKK sizin hudutlarınız boyunca bir devletleşmeye, yapılanmaya gidiyor. Böyle bir şeyi Türkiye kabul edebilir mi? Mümkün mü? Nasıl yapılanma? Toprak kontrolü Suriye'nin neredeyse üçte biri. Yönetimi var, silahlı kuvvetli gücü var, 40-50 bin diyen var. Devletleşmeye giden bir yapılanmayla karşı karşıyasınız. Türkiye'nin böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün mü? Elbette değil" dedi.
"TERÖR ÖRGÜTÜ SINIRDA KORİDOR OLUŞTURUYOR"
Bu nedenle ilk olarak 2016'da Fırat Kalkanı operasyonunun başladığı ve ardından İdlib operasyonunun ve şimdi de Afrin operasyonunun başladığından ve devam ettiğinden bahseden İlker Başbuğ, "Bunlar doğru. Bir noktada bu operasyonları yapmazsanız, Fırat'ın doğusunda kontrolü elinde tutan PYD-YPG Fırat'ın batısında da birleşerek bir terör örgütü koridoru oluşturuyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bunu yabancı devletler niye anlayamıyorlar? Bir tarafta bir terör örgütü uzantısı sizin sınırlarınız boyunca bir yapılanmaya gidiyor, siz bunu seyredeceksiniz. Böyle bir şey olabilir mi, mümkün değil. Dedim ki Amerikalılara, 'Sizin Meksika sınırınıza bir terör örgütü gelse, hudut boyunca yapılanmaya gitmeye müsaade eder misiniz?' Türkiye'nin sorunu bu, tam hudutlarınız boyunca bir terör örgütü oluşuyor, buna müsaade edemezsiniz" dedi.
"KESİNLİKLE HAKLI BİR OPERASYONDUR"
Fırat Kalkanı ve İdlib operasyonlarında da Afrin ve Menbiç'e girme ihtimallerinin olduğunu da anlatan İlker Başbuğ, "Fırat Kalkanı Operasyonu esnasında ilk önce Afrin'e girmede düşünüldüğünü tahmin ediyoruz, hatta o operasyondan sonra Menbiç'e gitme ihtimali de vardı. Engellediler, kim engelledi, Amerika, Rusya engelledi. İdlib'den sonra Afrin'e bir operasyon bekleniyordu. En son Afrin operasyonu da başladı, devam ediyor. Kesinlikle haklı bir operasyondur. Türkiye bu operasyonda uluslararası hukuk açısından da bir sıkıntısı yoktur, haklıdır. Afrin Hatay'ın dibinde PYD-YPG, PKK var. Afrin'de bizzat PKK'da var. Bunun yanında IŞİD unsurlarının da olduğu istihbarat raporlarında ifade ediliyor" dedi.